İran-İsrail Savaşı Dersleri; ABD Yalpalıyor mu?

GİRİŞ: 26.06.2025 07:31      GÜNCELLEME: 26.06.2025 07:31
Rasthaber -  Bildiğimiz bir şey var ki, dünyanın istediği yerinde istediği gibi hareket edebilen bir avuç emperyalist güç ancak daha büyük yıkımların gelmekte olduğunun işareti olabilir.

Savaş bitti. Dünya İsrail ve ABD’nin İran’a saldırılarının nereye evrileceğini tartışırken, Trump’ın manevraları başka bir önemli soruyu daha ön plana çıkardı.

Trump’ın bazen saatlere, hatta dakikalara sığacak kadar kısa süreler içinde farklı yorumlar yapabiliyor olması tam olarak ne anlama geliyor?

Öyle ki Trump’ın kampanyası ve MAGA (Amerika’yı yeniden büyük yapalım) propagandasının en temel unsurlarından biri Rusya ve Ortadoğu’da “anlaşma” üzerine kuruluydu.

Haliyle, Trump’ın İran’a müdahale ve İsrail’e destek konusundaki köşeli açıklamaları bir yandan “Trump ittifakını” çatlatmış gözükürken, diğer yandan ABD’nin sürüklenmekte olduğuna dair yorumları çoğaltmıştı.

Nitekim, Trump yönetimi ABD'nin İsrail'in operasyonlarına dahlini inkar ettiği süreçte, ülkenin saldırılara katılma ihtimali MAGA koalisyonunun izolasyonist ve İsrail yanlısı kanatları arasında bir ayrışmaya yol açmış gözüküyor.

ABD dans mı ediyor yoksa kavga mı?

Trump bir yandan İran’la masaya oturmak istediklerini söyleyebiliyor, öte yandan İran’da rejim değişikliğini hedefledikleri anlamına gelecek yorumlarda bulunabiliyor. ABD’nin savaşa girmeyeceğini söylerken, İran’ın bombalanması emrini verebiliyor.

Axios’a konuşan bir danışmanın dediğine göre bütün bu manevraların oyunun parçası olduğunu, karşı tarafı aldatmak ve zaman kazanmak için ortaya konan bir performans olduğunu düşünmek gerekiyor.

"Medyanın bunu abartmaktan kendini alamayacağını biliyordu. İranlıların blöf yaptığını düşünebileceğini biliyordu. Eh, herkes yanılıyordu.”

“Başkan zaman kazanmak istiyordu, ne yapmak istediğini biliyordu. Ve savaşa hevesli görünemeyeceğini de biliyordu. Bu yüzden MAGA'dakiler fren yapma çağrısında bulunarak ona biraz alan açmış oldu.”

Trump bir yandan Witkoff ve JD Vance’i İran’la anlaşmanın yollarını bulmak üzere bölgeye yolluyor, diğer yandan özellikle de Vance’in açıklamalarını boşa düşürecek bir sertlikle hareket ediyordu. “Ancak, bütün bunlar planın bir parçasıydı”.

Husumetler kimler arasında yaşanıyor?

Ne var ki, bütün bu “iyi polis, kötü polis” oyununun anlatıldığı gibi a’dan z’ye kurgulanmadığını düşünmek için ortada fazlasıyla sebep de var.

Birincisi, ABD yönetiminin koordine biçimde ilerlemediği ya da fikir ayrılıklarının bazı başlıklarda uç verdiği görülüyor.

Trump’ın, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard’ın İran’da nükleer silah olmadığı şeklindeki açıklamasıyla çelişen yorumu böyle bir örnek. Hatırlanacağı gibi, Trump Gabbard için “Ne söylediği umurumda değil. Bence bir (nükleer silah) edinmeye çok yakınlardı” demişti.

Bütün bunlara Pentagon’daki albay krizi eklendi. Albay Nathan McCormack, ABD Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı J5 Planlama Müdürlüğü'nde Levant ve Mısır şubesini yöneten kişi, yarı anonim bir hesap kullanarak İsrail eylemlerini ve ABD desteğini hedef alan çok sayıda yorum yayınladı.

İkincisi, ABD’nin tepesindeki yöneticilerin stratejik dünyasının sanıldığı kadar zengin olmadığının farkına varılması gerekiyor. Senatör Ted Cruz ile daha önce Putin röportajıyla çok konuşulan muhafazakar yayıncı Tucker Carlson arasında geçen diyalog belki bir ipucu olabilir.

Carlson, Cruz'a "bu arada İran'da kaç kişi yaşıyor" diye soruyordu, Cruz ise “bilmiyorum" diye yanıtlıyordu. Carlson "yıkmaya çalıştığın ülkenin nüfusunu bilmiyor musun?” derken ikili arasındaki diyalog bayağı bir kavgaya dönüşmüştü.

Cruz röportajı MAGA içerisindeki “şahin” ve “güvercin” kanatlar arasındaki anlaşmazlığı ortaya seriyor gibi gözükmekteydi. ABD’nin müdahalesini açıkça savunanlar konuşmaya devam ederken, Trump yönetiminin ABD kamuoyunu ikna etmedeki en önemli kozlarından biri olan JD Vance “izolasyonist” politikalarda bir değişiklik yaşanmadığı anlamına gelecek açıklamalarda bulundu.

Cruz ABD’nin stratejik aklını temsil etmiyor olabilir. Ancak, emperyalist burnu büyüklüğün başka örneklerinin de olduğunu bilmek gerekiyor. Aslında Irak işgali yalnızca sonuçlarıyla değil, öncesiyle de bunu gösteren bir örnek.

Öyle ki, Hırvatistan'ın eski Büyükelçisi Peter Galbraith’in anlattıklarına göre, Başkan George W. Bush'un, Irak'ı işgal etme emrini vermesine iki ay varken bile, Irak’taki Sünni ve Şii mezheplerinden bihaberdi. Galbraith, “Irak'ın Sonu” isimli kitabında, Amerikan liderliğinin Irak toplumu ve Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra karşılaşacağı sorunlar hakkında çok az şey bildiğini iddia ediyordu.

Gerçek kafa karışıklığı nerede yaşanıyor?

Elbette ABD siyasetinin görünür yüzlerinin sistemin işleyişini ne ölçüde yansıttığı tartışmalı bir konu. Öte yandan “ABD Başkanı”nın sıradan bir simge kişilik olmadığını da bilmek gerekiyor.

Kuşkusuz Trump’ın tehlikeli dansı ABD devletinin karmaşık dinamiklerinin yarattığı koreografinin bir ürünü. ABD Kongresi, Pentagon, CIA, büyük şirketler, medya… diye giden ve çok da uzun olmayan o listedeki unsurların toplam etkisi ABD’nin politikalarını belirleyen asıl faktör.

Öte yandan, orada da büyük bir karmaşa mevcut.

Örneğin, Trump’ın Netanyahu’nun arkasından sürüklendiği veya ABD ve İsrail’den hangisinin “büyük ağabey” olduğu tartışmalarına da bu gözle bakmak gerekiyor. Ne İsrail’in ABD devleti içerisinde son derece güçlü bağlantıları olduğu bir sır ne de Kongre üyelerinin parayla, kariyerle satın alındığı haberleri bir dedikodu. Bunların hepsi gerçek.

Ancak, önemli olan şu ki, İsrail yönetimindeki belli bir anlayış ile ABD devleti içerisindeki belli bir odak arasında Ortadoğu ve başka yerlerde izlenecek stratejiye dair açık bir ortaklaşma mevcut. Buna İngiltere’nin ABD içindeki gerilimleri okşayan müdahaleleri de eklendiğinde karşımıza Rusya ve Ortadoğu’daki çarpıcı örnekler çıkıyor.

Öyle ki Rusya’daki üslere yapılan drone saldırısı, Ukrayna bahsinde masayı dağıtmakla sonuçlanmadı yalnızca. Bazı yorumculara göre Trump “derin devletin” çok sevdiği yöntemlerle bir tür sürüklenmeye de ittirilmişti. Gerçekten de bu şekilde Rusya’yı masaya zorlamak ile “kontrol Trump’ta değil” mesajını vermek arasında görmesi zor olmayan bir ayrım vardı.

 

Dolayısıyla bir yandan Trump yönetimi “anlaşma” diyor ancak diğer yandan Rusya’nın henüz kıvama gelmediğini ve üzerine gidilmesi gerektiğini düşünenler Britanya ve muhtemelen İsrail ile yeniden oyun kurmaya çabalıyor.

Bütün bunlara da Ortadoğu’daki fırsat penceresi ekleniyor.

İran öforisi ve 'fırsat penceresi'

İsrailli isim Ben Caspit’in Maariv gazetesine yazdığı alttaki yorum, ortada nasıl bir stratejinin döndüğünü anlamak açısından son derece öğretici:

“İran'ın nükleer silaha yönelik 'atılımı' gerçekten tespit edildi mi? Muhtemelen hayır.

[Yüce] Lider askeri nükleer silah elde etme ‘emrini’ gerçekten verdi mi? Muhtemelen hayır.

Öyleyse neden savaşa girdik?

Çünkü başka seçenek yoktu. Onlar İsrail'in imha planını teşvik ediyorlardı ve bizim başka seçeneğimiz yoktu... 7 Ekim: Soğuk bir duş

tüm bir ülkeyi uyandırdı. (…) Yükselen her yılanın başı kesilmeli...

Ve bir şey daha var:

birdenbire önümüzde açılan nadir ve tek seferlik tarihi fırsat penceresi... Tüm

coşku, bu savaşa girme kararını doğru karar haline getirdi... Netanyahu şu anda öfori yaşıyor.”

Yedioth Ahoronot’tan Ronan Bergman ise şöyle diyor:

“Tetikleyici, IDF'nin (İsrail Savunma Kuvvetleri) Hizbullah’a karşı kazandığı zafer oldu; bunu, Ekim ayında İran’a düzenlenen başarılı saldırı ve ülkenin hava savunma sisteminin imha edilmesi izledi. Aralık ayında ise Şam’daki Esad rejiminin çökmesi ve IDF tarafından hava savunma sisteminin yok edilmesi gerçekleşti. Bu olaylar zinciri, birçok üst düzey İsrailli yetkiliyi, İran’a saldırmak için eşi benzeri görülmemiş bir fırsat doğduğuna, hayat boyu bir kez karşılaşılabilecek bir pencerenin açıldığına inandırdı…”

Eski diplomat Alastaire Crooke’a göre Trump’ın sert dönüşlerinin arka planında Trump’ın ikna edilme süreci bulunuyor.

İşin içinde Palantir’in de olduğu bazı adımlar önemli rol oynamış gözüküyor.

Görünüşe göre Trump Netanyahu, Ron Dermer ve CENTCOM Komutanı General Kurila tarafından ikna edilmişti. Politico Kurila’nın Trump’ı, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard’ın İran’ın “bombası yok” şeklindeki değerlendirmesinin yanlış olduğuna ikna etmede kilit rol oynadığını söylüyordu.

Sonuç olarak Trump İsraillilerin tarafını tuttu ve İran’ın “bir bombaya sahip olmaya çok yakın” olduğunu düşündüğünü söyledi. Trump, 13 Haziran’daki sürpriz saldırıdan bir gün önce, yüksek sesle İsrail’in (İran’a yönelik) bir saldırısının “bir anlaşmayı hızlandırabileceği” yönünde spekülasyonda bulundu.

Suriye’nin beklenmedik şekilde aniden çöküşü, neo-con’ları aynı senaryoyu hızla İran’da da tekrarlayabileceklerini hayal etmeye teşvik etmiş olabilir. Bu nedenle, Seyyid Ali Hamanei’nin suikastla öldürülmesi fikrine bu kadar çok vurgu yapılıyor.

 

Crooke’a göre İran çökmedi, İran sistemi beklenmedik şekilde hızla kendini yeniden yapılandırdı ve İran’ın İsrail’e yönelik misilleme saldırıları başladığında İsrail yanlısı blok paniğe kapıldı. Bunun sonucu ABD’nin İsrail adına savaşa girmesi için Trump’a uygulanan muazzam baskı oldu.

Nitekim, sonuç, Trump’ın, baştan savaşı bitirmek üzere, bir çıkış yolu olarak kurgulandığı anlaşılan ABD saldırısına imza atması oldu.

Ortada kaç tane strateji var?

Ancak görüldüğü gibi her şey Trump ile Netanyahu’dan ibaret değil.

İsrail’in gerçekten de ilk günkü sürpriz saldırıdan daha fazla şey umduğu düşünülebilir. Fırsat penceresi, doğası gereği A planına büyük stres bindiren bir kurgu gerektirir. Ancak, Tel Aviv’e füzeler düşmeye devam ederken anlaşma masası için de iki sonuç ortaya çıkmak zorunda kaldı: Ya İran yönetimi masaya zorla oturtulacak ya da İran’daki mevcut rejimle İran’ı bir yere çekmenin (ya da Trump’ın deyimiyle İran’ı yeniden büyük yapmanın imkansız olduğu görülerek İran’da rejim değişikliği için hamle yapılacaktı.

Her durumda ABD-İsrail’in bir “başarı hikayesine” ihtiyacı olduğu açık. Fordow’a düzenlenen “eşsiz operasyon”un bunu ne kadar karşılayacağı, İsrail’i ne kadar yatıştıracağı, ne kadar İran’ın gücünü törpüleme ve anlaşma yolunu açma niteliği kazanacağı bu yazı daha yayınlanmadan önce bile yanıtları değişebilecek sorular.

Bir başka sorular seti de kuşkusuz dünyaya dair…

Bütün bunların ABD hegemonyasını yeniden güçlendirmek için ortaya konulan “Çin’le mücadele” stratejisinin neresine denk düştüğü, ABD’deki büyük sermaye içi gerilimlerden ne ölçüde beslendiği sorularına yanıt vermek de sanıldığından çok daha zor.

Çünkü aslında bu sorular zor olmanın da ötesinde, bazı açılardan, ancak geriye dönük olarak yanıt verilebilecek nitelikte. Her şeyin saatlik değiştiği fakat büyük stratejilerin havada uçuştuğu bir dünyada belirsizlik faktörü bağımsız bir değişken mertebesine yükseliyor.

Bu ise hem büyük bir kriz başlığı hem de büyük bir tehlike demek.

Ama bildiğimiz bir şey var ki, dünyanın istediği yerinde istediği gibi hareket edebilen bir avuç emperyalist güç ancak daha büyük yıkımların gelmekte olduğunun işareti olabilir/sol

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM