İsrail, doğudan batıya pek çok ülkenin tanıyıp arka çıktığı,
pek çoğunun şans verdiği, bazılarının göz kırptığı ya da ‘Biraz daha bekleyip
görelim’ dediği HTŞ yönetiminin kendisine yönelik tatlı peşrevleriyle
ilgilenmiyor. Direniş Ekseni’nin ana kolonlarından birinin Batı-Körfez destekli
İslamcılar eliyle çökertilmesi İsrail’i kesmiyor. HTŞ yönetiminin en az 13 kez
Suriye’den Lübnan’a giden silahlara el koyarak Hizbullah’ın oksijen borusunu
kesmesi yeterli görülmüyor. Aslında Suriye’de rejimin çöküşü İsrail’in 14
yıllık kirli savaştan elde edebileceği en büyük ganimetti. Kâfi gelmedi Esad’ın
gittiği gün Suriye’de üsler, tesisler, araştırma merkezleri, füzeler, hava
savunma sistemleri, donanma gemileri, savaş uçakları, mühimmat depoları, ağır
silahları dâhil Suriye ordusuna ait ne varsa bombalamaya başladı. Dişleri
sökülmüş, kemiksiz bırakılmış bir komşu istediğini ortaya koydu. Fakat komşu da
istemiyormuş ki ardından işgal planlarını devreye soktu. 1967’de işgal ettiği
Golan Tepeleri’ndeki su kaynağı Cebel el Şeyh’in (Şeyh Dağı) Suriye’nin
kontrolünde kalan kısmını da hemen çevirdi. Burada durmadan 1974’de güçlerin
ayrışması anlaşması ile askerden arındırılmış Kuneytra’ya girdi. Ve ilerledi
Şam’a doğru; başkente 20 kilometre kalıncaya kadar sokuldu. Biraz daha güneye
kırdı; Dera’nın batısında barajların da olduğu bölgelere uzandı. Suriye ve
Ürdün’ün su güvenliğini tehdit edebilecek bir pozisyon kazandı. Ve yeni işgal
ettiği yerlerde askerlerin daimi olarak kalacağı en az 7 üs kurmaya başladı.
Yeni Suriye’de taşlar bağlanmış, ağızlar düğümlenmiş,
işgalci varlığa karşı bilinci buharlaşmış; bir acayip sessizlik, tepkisizlik ve
sinmişlik… Ama Emeviye Camii’nin avlusunda “Bekle bizi ey Kudüs” diye avazı
çıktığınca bağıranlar Emevi Devleti’ni dirilttiklerini sanıyor; yoldaşları Halk
Sarayı’nda kendilerine yöneltilen teveccühten bicesaret devletçilik oynuyor.
Ama İsrail kendi tabiatına uygun gidiyor; dizgini yok durdurulmaya.
Başbakan Benyamin Netanyahu küstahlığından hiç taviz
vermeden Suriye’yi nasıl iç edeceklerinin rotasını verdi. 24 Şubat’ta Kara
Kuvvetleri mezuniyet töreninde öğrencilere “savaşa hazır” olmalarını söyledi.
Niyeti Gazze’de ateşkesin ikinci aşamasını sabote edip savaşa dönmek, Lübnan’da
ateşkese rağmen Hizbullah mevzilerini bombalama ayrıcalığını korumak ve
Suriye’de işgali genişletmek… Haliyle soykırım ordusunun heyecanla öldürmeye
hazır olması lazım!
Netanyahu Suriye planını aynen şöyle açıkladı:
"İsrail ordusu Hermon Dağı'nda ve Golan Tepeleri’ndeki
tampon bölgede sınırsız süreyle kalacak... HTŞ güçlerinin ya da yeni Suriye
ordusunun Şam'ın güneyindeki topraklara girmesine izin vermeyeceğiz… Kuneytra,
Dera ve Süveyda vilayetleri de dahil olmak üzere Suriye'nin güneyinin tamamen
askerden arındırılmasını talep ediyoruz… Güney Suriye'deki Dürzi toplumuna
yönelik hiçbir tehdide müsamaha göstermeyeceğiz."
Bu açıklamadan iki gün sonra Ebu Muhammed el Colani kod adlı
Ahmed el Şara içeride ve dışarıda HTŞ yönetimine meşruiyet kazandırmanın bir
basamağı olarak Ulusal Diyalog Konferansı’nı topladı. Dürziler, Kürtler ve
Alevilerin kendilerini görmedikleri bir konferans... Ulusal diyalog
konferansının hazırlık komitesine Kürtler, Dürziler ve Alevilerden temsilci alınmadı.
Konferansta örgütsel herhangi bir temsiliyete izin verilmedi. Ne konferansta ne
de yönetimde etnik, dinsel ve mezhepsel kotalar olmayacağı açıklandı. SDG başta
olmak üzere silahlarını bırakmayan örgütlere kapılar kapandı. Konferansın
kapsayıcılığı da buradan su kaçırıyor. Kararları zaten bağlayıcı değil.
Egemenlik, toprak bütünlüğü, yargı reformu, bir arada yaşam, mezhepsiz ve
çoğulcu siyaset gibi beklentilerin yer aldığı sonuç bildirisi Colani’ye tavsiye
niteliğinde. Uyar ya da uymaz!
1500 katılımcı vadedip 600 kişiyle yetindikleri meşruiyet
müsameresinde İsrail işgali de kınandı. Sen misin kınayan! İsrail saatler
içinde Şam’ın 20 kilometre güneyindeki Kisve, Dera’ya bağlı Tel el Harra ve
Kuneytra’da bazı yerleri bombalayıp Şam üzerinde ‘tehditkâr’ uçuşlar yaptı.
Hava saldırılarına paralel olarak kara kuvvetleri yaklaşık 80 askeri araçla
Kuneytra ve Dera’nın bazı bölgelerine girdi. Saldırılarda HTŞ rejiminin
askerlerinden ikisi öldü, 18’i yaralandı.
Bu bombardımanla Netanyahu ‘Suriye ordusundan arındırılmış
güney Suriye’ planının şaka olmadığını göstermeye çalışıyor. Tampon bölge ile
başlayan şeyin, işgale dönüşüp ilhakla sonuçlanacağına dair İsrail’in sicilinde
epey tecrübe var. Siyonizme bulanmış Amerikan yönetimi, İsrail’in elini serbest
bırakmışken onlar da güç dengesini ve haritayı değiştirme konusunda ne kadar
arsız olacaklarını gösteriyorlar.
HTŞ yönetimi ve medyası 8 Aralık'tan bu yana bombalanan
askeri tesislerle ilgili kaçamak bir dil kullandı. “Esad rejiminin silahları
imha edildi”, “Eski rejimin tesisleri vuruldu” deyip durdular. Sanki bu
tesisler Suriye’nin malı değilmiş gibi, sanki Esad hala iktidardaymış gibi,
sanki egemenliğin korunması artık kendi sorumluluklarında değilmiş gibi. Ülke
egemenliğine kabaca saldırıları hiç üzerlerine almadılar. “Egemenlik ihlalini
kabul etmeyeceğiz” demek bir şey ifade etmiyor.
İsrail bu konuda birkaç hususu araçsallaştırıyor:
Birincisi HTŞ yönetimiyle henüz anlaşamamış olan Dürzilerin
özerklik beklentisini istismar ediyor.
Dürzilerin yürüttüğü pazarlığın birkaç ayağı var: Bölge
gençlerinin askerlik hizmetini bölgede yapması. Yani bir anlamda cihatçı
kadroların bölgenin güvenlik şemsiyesinde olmasını istemiyorlar. Çünkü
güvenmiyorlar. İkincisi anayasa yazılıp devlet tam anlamıyla teşekkül edinceye
kadar öz savunma güçlerinin ellerindeki silahları bırakmak istemiyorlar. Bu da
hakları garantiye almanın bir yolu. Üçüncüsü vali ve emniyet müdürünün
kendileri tarafından Şam’a önerilen kişilerden atanmasını talep ediyorlar. Bu
üçü bir arada yarı özerklik çağrışımı yapıyor. Dürzilerin ruhani lideri Şeyh
Hikmet el Hicri, 24 Şubat’ta Reuters'a demecinde HTŞ’den şikayetçiydi; “Şu ana
kadar ülkeyi yönetme ya da devleti doğru şekilde kurma becerisini göremedik”
dedi. Hicri siyasi sürecin güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğüne dayalı sivil
bir devletle sonuçlanması için uluslararası müdahale çağrısında da bulundu.
Fakat bunu BM’nin Cenevre’de belirlediği yol haritasına uygun bir süreç için
istiyor. İstediği, uluslararası katılım, askeri müdahale ya da İsrail’in
Suriye’yi işgali değil.
İsrail bu uzlaşmazlığı Suriye’nin yumuşak karnı olarak
görüyor. İşgal altındaki Golan’da yaşayan Dürzileri de Suriyeli Dürzileri
etkilemek için kullanmaya çalışıyor. Peki Netahyahu’nun koruma ya da himaye
anlamına gelen çıkışı nasıl karşılık buluyor? Netanyahu’nun sözleri üzerine
Colani Dürzi temsilcilerle bir kez daha görüştü.
Dürzi temsilciler Suriye topraklarının bütünlüğüne bağlılığı
vurgulayıp yabancı müdahaleyi ya da vesayeti reddettiklerini açıkladı.
Süveyde’deki bazı yerel silahlı grupların dini otoritesi
Şeyh Raid el-Metani de haklar anayasal güvenceye kavuşuncaya kadar silahlara
veda etmeyeceklerini söylese de “Pusulamız Şam'dır; milliyetçiyiz ve
sadakatimiz Suriye'ye” vurgusu yapıyor. Bu Dürziler arasında yaygın bir vurgu.
İkinci olarak statü için Batılı müttefiklerinin Şam üzerinde
etkisini kullanmasını ve Türkiye’yi dengelemesini bekleyen Kürtlerin durumunu
kendi müdahaleci planları için bir karta çeviriyor. Dürzilerden farklı olarak
Kürt tarafından İsrail’den Amerikan politikalarını etkilemeleri yönünde gelen
çağrıları Tel Aviv gole çeviriyor. Ama bu durum Kürt aktörleri kendi ülkelerini
işgal eden bir güçten medet umar pozisyona sokuyor.
Üçüncüsü İsrail, IŞİD’den doğan, El Kaide’yle yolu kesişen
ve terör örgütleri listesinden çıkamayan HTŞ’nin açmazlarını Suriye’nin
tepesine çökmek için bahane ediyor.
İsrail Savunma Bakanlığı “Hava kuvvetlerimiz, Suriye’yi
pasifize etmek için belirlediğimiz yeni politikanın bir parçası olarak güçlü
bir şekilde saldırıyor. Güney Suriye'nin güney Lübnan olmasına izin
vermeyeceğiz” diyor. Bir kere Suriye’nin güneyi güney Lübnan olamaz. Zıvanadan
çıkmış bir algı operasyonu. Lübnan’da direniş sayesinde başaramadıkları işgali
genişletme planını direnişin olmadığı Suriye’de hayata geçiriyorlar. Bu kadar
basit. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da Brüksel'de “Yeni Suriye hükümeti,
İdlib’den gelip Şam'ı zorla ele geçiren İslamcı terörist bir gruptur… Şara'nın
kim olduğunu herkes biliyor. Alevilerden intikam alıyorlar. Kürtlere zarar
veriyorlar" dedi.
Hay Allah! HTŞ’nin orijinal yapılanması Nusra Cephesi’ni
Golan’dan destekleyen İsrail değil miydi? İsrail, Esad rejimini çökertme,
Şam’ın destekçisi İran’ı sahada barınamaz hale getirme ve sahayı yumuşatma
bakımından HTŞ’ye hava kuvvetleri hizmeti sunmadı mı? Rejimi çökertmede
birlikteydiler. İsrail Hizbullah’a ağır darbeler vururken alkışı İdlib’deki
HTŞ’den almadı mı? Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah
öldürüldüğünde en az İsrailliler kadar sevinenler kimlerdi? Direniş Ekseni’ni
çökerttik diye İsrail’e şirinlik yapan Colani değil miydi?
HTŞ başından beri Golan Tepeleri üzerinde hak iddia etmediği
gibi 1974 Ateşkes Anlaşması'na bağlı olduklarını ve İsrail’le düşmanlık
yapmayacaklarını söyleyip durdu. HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esaad Şeybani,
Amerikan Kongresi’ndeki baş siyonist ve Gazze’deki soykırımın destekçisi Joe Wilson’la
“Bu iş tamam” pozu bile verdi. HTŞ’nin terör sicili, İsrail için çok kullanışlı
bir durum. Açıkçası başta Batılılar olmak üzere pek çok taraf da bu sicili
Suriye’yi rehine haline getirmek için kullanıyor. HTŞ bir kurtuluş hareketi
değil ülkeyi esir eden bir kambur. Kendi açmazları yüzünden her türlü tavizi
vermek zorunda.
HTŞ Batı’da tanınma, uluslararası meşruiyet kazanma,
yaptırımları kaldırtma ve terör örgütleri listesinden çıkma umuduyla İsrail’e
tepkisiz kalıyor.
İsrail yaptırımların kaldırılmasını ve ABD’nin çekilmesini
istemiyor. İşgal ve saldırganlıkla Suriye’yi köşeye sıkıştırıp yanıt vermeye
zorlarsa ABD’yi kendi çizgisinde tutabilir.
Fakat HTŞ ya işgali sindirecek ya da direnmek için eski
Suriye’deki denkleme dönecek. İsrail’i karşısına alırsa Batı kapısı kapanacak,
Körfez’deki kardeşleri ikili oynayacak, baş destekçisi Türkiye derdine derman
olamayacak, silahlanma engelini aşamayacak, yardım bulamayacak.
İsrail saldırganlığı nasıl Suriye’yi Soğuk Savaş döneminde
Rusya’ya müttefik yaptıysa yine Moskova kapısına bakılacak. İran’a o kadar
lanet okudular ki o kapıda ortaklık kurulması çok zor. Zaten iş oraya varmadan
İsrail-Amerikan ikilisi Şam’da işlerini bitirir. Rusya’nın yanı sıra Çin de
alternatif bir kapı. Ama Çin Doğu Türkistan bağlantısı yüzünden İslamcılara
mesafeli.
HTŞ İsrail’in oyununu bertaraf etmek için esnek özerklik
temelinde SDG’yle orduyu güçlendirme, Dürzilere istediğini verme ve Alevileri
kurban etmeyi bırakıp kucaklama yoluna gidebilir. Fakat özerklikle Suriye’yi kurtarma
seçeneğinin önünde de Ankara var. NATO müttefiki Türkiye Suriye’yi kurtarmak
yerine İsrail’in güneyden yaptığını kuzeyden yapabilir.
ABD, Suriye’yi yeniden Rusya’ya kaptırmamak için İsrail’e
‘dur’ der mi? Oval Ofis’te Trump’ı etkileyecek akıllı biri kaldıysa belki!
Finans, enerji ve ulaşım alanındaki yaptırımları askıya alan AB İsrail’e “ne
yapıyorsun” der mi? Dese de ABD dışında İsrail’in taktığı bir merkez var mı?
Yok.
Suriye nereden tutsan elinde kalıyor. Artık temelsiz umutlara yer yok. Sert gerçeklik zamanı. İsrail, 14 yıldır Türkiye-Batı-Körfez koalisyonunun ‘devrim’ diye pazarlayıp desteklediği Suriye savaşının ganimetlerini tek başına topluyor. Buradan Erdoğan’a Yahudi lobisinden yeni bir ödül çıkmazsa kesinlikle vefasızlık olur…
Fehim Taştekin