Beka, Beka Diyerek Ülkemizi Ateş Çemberinin İçine Sokuldu

GİRİŞ: 14.12.2024 23:07      GÜNCELLEME: 14.12.2024 23:07
Rasthaber -  Bismillahirahmanirahim….

Dünyamız Yeni bir ateş çemberine bürünmek üzeri bu ateş öylesine ki hiçbir kimse kendini bu ateş çemberi dışına bırakacak ne hali ne de yapısı mevcut.

Dünyamız insanlığın insanlıktan çıkmasını kabullenmiyor ve hazmedemiyor, dünyamız varlığından bu yana insanlığın insanlıktan çıktığı her anda bir temizlik yapmıştır.  Bu temizlik yalanın kaosun zulmün anarşinin adaletsizliği ahlaksızlığı ve putperestliği doruk noktasına çıktığında gerçekleşmiştir.

Her zaman iki saf vardır, 1-) Hakikat safında olanlar 2-) sahtekarlar zalimler, kan dökenler tarafında olanlar.

Dünyamızda zulmün, ihanetin, kan dökmenin, adaletsizliğin, yalanın, putperestliğin, açgözlülüğün benciliğin tavan yaptığında o denlide anarşi, isyankarlık, zenginlikte açlık, ahlaksızlık, zulme seyirci olmak ve de Allah'ın adıyla insanları kandırmak ve saptırmak ta artmıştır.

Hakikat aşikardır, gerçekler bir güneş gibi parlamaktadır insanların kendilerini kandırmak için aradıkları yalanlı & dolambaçlı yolları yaratmak için icat ettikleri yeni yeni terimler ve kelimeler arkasına sığınmak ve kendilerini temize çıkarmak için buldukları sapıklıklar da ortadadır. Artık güneş çamurla sıvanacak durumda hiç değildir.

Dünyamız kendi safını bilmektedir, çünkü o, Allah'ın kurduğu bir kanun üzerindedir. Allah kendi kurduğu kanunda hiçbir zaman değişiklik yapmaz fakat insanlar bunu değiştirmek için çok caba harcalar, buda Allah'ın insana verdiği “hür iradesinin” neticesidir. Çünkü Allah, insana verdiği hür iradede kendi tasarrufunu kullanmaz fakat insanın kendisine belirlemiş olduğu kaderi de bilir ve belirler. Allah, insana rızkı için garanti vermiştir, fakat imanı/inancı için değil. Safların ayrışımı da buradan gelmektedir.

Burada yazımın konusuna gelirsem, Konu, Suriye’deki olan gelişmeler ile ilgilidir çünkü büyük ateşin fitil Suriye’de yakılmıştır. Vahim olan ise, Beka sorunu! beka sorunu! diyerek biz, yanacak olan ateşin fitilini yakmada çok büyük bir rol oynamamızdır. Dahada vahimi, bunu “İslamcı” adıyla sahnede rol alan yönetim ve de çevresine devşirdiği kalitesiz, medyatik ve parayal hoparlörlük yapan trollerin insanlarımız yanlış yönlendirmek için harcadıkları çabalardır.

Suriye'deki ateş, Tevhid inancı ile Tehvid inancı arasında ki çatışmadır. Daha da açıklarsam Tek Allah olan inanca “Hakikat” karşı, müşriklik, putperestlik (ırkçılık, kavmiyetçilik) olan “Batıl” savaşıdır.

Bu konu ile ilgili ilk yazımı Suriye’deki olayların ilk başladığında maddeler halinde yazmıştım ve NATO’ya (ABD & GB) güvenerek (sözüm ona BOP eş başkanlığı) yaptığımız hatamızın bize çok pahalıya mahal olacağını ve büyük bir ateş çemberinin içine çekildiğimizi vurgulamıştım.

NATO’nun hedefi bizi korumak değilken, AB, bizi hiç bir zaman kendi putperest kulübüne almayacaklarını bilirken, onlar, halk ve kültür olarak bizlerin onlardan ayrıştığımızı çok iyi bilirken ve aksine bizlerin ise onlara benzemek için uğraşıp onların pisliklerini temizlemeye çalışırken ve en son zamanlarda kendi insan hakları ve adaleti beyanlarının ve demokrasinin insanlığı sömürmek için uydurdukları bir yalan olduğunu Filistin’de olan vahşette seyirci kalarak ve destekleyerek apaçık kendini gösterdiğini görerek ve buna rağmen yine de BOP projesinin büyük orta doğu Siyonist devletini kurmak olduğunu bildiğimiz ve ekranlarda ülke yönetimin başı tarafından tekrarlandığı halde neden düşmanımız tarafından/yanında yer aldık/seçtik ve ülkemize ve bölgemize huzur getrime yerine şeytana ortaklı ettik ???

Bizler neden GB & ABD ve Siyonist yapını sözcülüğünü Esad Suriye’sine yaptık? Neden GB ve ABD’nin elliyle eğitilmiş terörist gruplarına lojistik destek verdik? O, terörist grupların sahibi bizler değiliz çünkü kendi dış & iç politikamızı o terörist grupların sahipleriyle belirliyoruz ve o terörist grupların ihtiyaçları doğrultusunda onlara destek vermemiz için bize yön veriyorlar ve yol açıyorlar. Buradaki en kritik konu, ülkemizi yöneten İslamcı hükümetini ve çevrelerinin İslam karşı İslam düşmanlarıyla birlik olması ile bu gerçekleşiyor.

Uygulana dış politika çok açık, sözde karşı fakat amelde birliktelik; “Kahrolsun Siyonizm, yaşasın Siyonizm işbirliği & dostluğu” Buna biz, anlaşmalı dövüş deriz, bu politikanın neticesinde halkları popülist laflarla kandırarak vitrin arkasında Siyonist güçlerin istedikleri hedeflere/projelere varırlar.

Bizi bekleyen tehlike: ülkemizde oluşmaya müsait kitlesel ve etnik ayrışımlar; İslam adına İslam’a karşı savaşanlar, ırkçılık üzerine ayrışımlar artış göstererek ülkemizi derinden etkileyecek kaos ve bölünmeler sebep olacak gelişmeler, bunu da kapımıza kadar gelen Siyonist yapı fırsat bilip kendi arzusunu yerine getirmeye çalışacak.

Bizim politikamız hiçbir zaman hakikat yönünde olmadı, AB girme arzusu, ABD düşmanlık yaptığını görerek hala müttefikimiz/dostumuz demek bizi bizden etti ve kendimizi kendimize yabancılaştırdık. Kendimizi bulmamız ise büyük bir sancı neticesinde gerçekleşecek gibi gözüküyor.

Netice: Bu bir kahinat değil “görüne köy kılavuz istemez”, “Esen fırtına rüzgarları her zaman bir değişimin habercisidir” taassuptan ve tabulardan uzak kalarak eğer gerçekten vatanımızı, milletimizi seviyorsak ve kişiliğimizi oluşturan Tevhid inancını tasdik ediyor ve uyguluyorsak bizlerin (hepimizin) üzerine düşen hakikatin savunucularının yanında olmak bir görevidir. Bizlerin Hakikaten (bugün ki adıyla Direnişten) yana olmalıyız, yalan ve zulüm kaynağı olan Siyonist şeytani yapıya karşı olmalıyız, eninde ve sonunda o ateş bize öyle veya böyle dokunacaktır fakat safimiz netleştirmemiz bizi güçlü kılacaktır yoksa oynak bir politika ile sadece kaybederiz çünkü biz denge sağlıyoruz derken düşmanımızın istediği yolda yürümemiz sağlanmaktadır.

*Neden direnişten yana olmalıyız? İslam, İslam adıyla içini boşaltıp, taassup ve terörist yapılarla Siyonistlerin bir maşası ve stratejisi oldu. Daha açık söylersek ya “Muhammed-i İslam’ı” ya da Siyonistlerin İslam’ı /saray İslam. Siyonist (şeytanı yapı) İslam tarihinden esinlendikleri Muaviye’den öğrendikleri parayla ($/€/£) yaşadıkları, sattıkları İslam. İslam, o zaman parayla & mevkiyle içi boşaltıldığı gibi bugünde aynısı uygulanmaktadır. Dolaysıyla Siyonist (şeytani) İslam’a karşı olan Direniş (Muhammed-i İslam’ı)dir. Kut’ül Amara savaşında büyük İngiliz imparatorluğunu tarihlerindeki aldıkları en büyük yenilgiyi tattıran o zaman ki Direniş ruhtur. O ruh ne ırkçı ne mezhepçi ne de taassup ve tabuların kölesi idi, o, sadece Tevhid teslim olmuş bir ruhtu.

Mustafa Kemal TASPINAR

13 Aralık 2024

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM