İsrail, Lübnan teorisini İran’da tekrarlayarak,
saldırının hemen ardından İran’da askeri ve güvenlik boşluğu oluşturmayı,
böylece İran’ın karşılık vermesini imkânsız ya da gecikmeli hale getirmeyi
umuyordu. Ancak komutanların hızla yerine yenilerinin atanması ve İran
hava savunma sisteminin aktif hale gelmesi, Siyonist rejimi çok zor durumda
bıraktı.
Siyonist rejimin saldırgan doğası ve hava gücüne dayalı
stratejisi doğrultusunda, F-35 savaş uçakları, bölge ülkelerinde
istikrarsızlık yaratmak için en önemli araçlardan biri olarak görülüyordu. Bu
uçaklar, "dokunulmaz ve izlenemez" bir güç simgesi haline
gelmişti.
Ancak, İran ordusunun yerli hava savunma sistemleriyle
bir F-35'i düşürmesi, sadece bölgesel değil, küresel askeri dengeleri de
sarstı. Artık "görünmez" F-35’in takip edilemezliği bir efsane
olmaktan çıktı ve bu durum, ABD ve İsrail hava kuvvetlerinde ciddi bir
boşluk oluştuğunun göstergesidir.
Russia Today de bu gelişmeyi doğruladı: İran Silahlı
Kuvvetleri, İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait en yeni nesil F-35 savaş uçağını başarıyla
düşürdü. Bu uçak daha önce "yakalanamaz" olarak
tanımlanıyordu ve muhtemelen bu olay, bu savaş uçağının tarihteki ilk
muharebe kaybı olarak kayıtlara geçti.
F-35, Amerikan Lockheed Martin şirketinin ürünü olup,
A, B ve C olmak üzere üç modeli bulunuyor:
İsrail, Ekim 2010’da 2,75 milyar dolarlık anlaşmayla 19
adet F-35 siparişi verdi, ardından 2015’te yaklaşık 2 milyar dolarlık ek
14 adetlik alım yaptı. Toplamda 75 F-35’e kadar alım imkânı bulunan
bir anlaşmaya sahiptir.
İran’ın İlk Yanıtı: Siyonistleri Şaşkına Çevirdi
İran’ın balistik füzelerle verdiği hızlı karşılık,
İsrail tarafında büyük bir şaşkınlık ve panik yarattı. Mevcut raporlara göre,
işgal altındaki topraklardaki önceden belirlenmiş hedeflere karşı birçok
füze dalgası düzenlendi.
Her ne kadar İsrail yönetimi bu durumu sansürlemeye çalışsa
da, bölgede bulunan uluslararası medya kuruluşlarının yayınladığı görüntüler,
ağır hasar gören merkezlerin sayısının fazla olduğunu açıkça ortaya
koyuyor.
Bu, İsrail’in moral gücünün kırıldığını ve İran ile
bir savaşa hazır olmadığını gösteriyor. Aylarca ABD ile birlikte saldırı
planları yapan İsrail, İran’ın ani ve etkili karşılığıyla
yüzleşince, İsrail yetkilileri arasında İran’ın askeri kapasitesi konusunda
derin bir korku oluştu.
İran’ın önümüzdeki saatler ve günlerde devam ettireceği
misillemelerin, Tel Aviv için çok ağır sonuçları olacağı vurgulanıyor.
Caydırıcılığın Artırılması: Vazgeçilmez Bir Zorunluluk
Batılı-İsrail ittifakı, uzun süredir:
Bu stratejiler, İran’ı güç unsurlarından yoksun bırakmayı
hedefliyor. Ancak İran’ın bu tehditler karşısında caydırıcılık kapasitesini
artırması artık hayati bir gereklilik.
Basit bir ifadeyle: İran’ın askeri gücü hem saldırı
(ofansif) hem de savunma (defansif) yönünden öyle bir seviyeye
ulaşmalı ki, İsrail bir daha İran’a saldırmayı aklından bile geçiremesin.
Öte yandan, şehit Komutan Hacızade’nin gece gündüz
çalışmaları sayesinde, İran ofansif kapasitede bölgesel güç dengesini lehine
çevirdi. Bu yolun sürdürülmesi, İran’ın güvenliği için stratejik önemdedir.