Taştekin’in konuşması şu şekilde;
Merhaba arkadaşlar hoş geldiniz. Bugün Türkiye ayaktaydı,
İstanbul ayaktaydı. Bir taraftan Suriye'de de önemli gelişmeler vardı. İkisinin
birbirine katarak böyle bir giriş yapmak istiyorum bugünkü yayınıma. Ta
başından beri Suriye'deki gelişmeleri okurken biraz da erken uyarı kabilinden
Türkiye'nin geleceğini buradan görün diyerek bugünlere geldik. Çaresizce
Türkiye'deki gidişata bu ülke bitmiştir diye baktık. Ama Gezi olaylarından 12
yıl sonra İmamoğlu protestolarının kazandığı kitlesellik biraz umudumuzu yeşertti,
itirazlar yükselmedikçe, ciddi bir direnç gösterilmedikçe Türkiye bir avuç
hak hukuk tanımaz doyumsuz zümrenin elinde giderek yok oluyor. Saraçhane
başta olmak üzere farklı meydanlardan, kentlerdeki Alanlardan ve bugün de
Maltepe mitinginden sonra enseyi karartmayalım diyebiliyoruz. Suriye'nin
dönüşümü ibret verici ve Türkiye'ye de ayna tutuyor. Türkiye'deki yeni
dinamizm birazcık da işte bu korkuları belki tersine çevirecek bir oluşumu
beraberinde getirir diye ümit ediyoruz. Çünkü Türkiye? Türkiye'deki vaziyet
buyken Suriye'ye dönelim.
77-82 yılları arasında IŞİD vari şiddet olaylarıyla sadece
rejim değil, toplum nezdinde de mahkûm edilmiş Müslüman Kardeşler'in farklı
tonlardaki türevleri, bugün ülkeyi ele geçirmenin zaferini yaşıyor. HTŞ'nin
kontrol ettiği dairede bir balayı var. 8 Aralık'tan beri sürüyor. Fakat
kendilerine açılan kredinin de bir sonu var. Rejimi oturtmak, ülke genelinde
kontrolü sağlamak ve ekonomik çarkı döndürmek için şimdiye kadar sergiledikleri
pragmatizmi sürdürmek zorundalar. Yoksa ömürleri tükeniyor. Bugün pragmatizmin
devamına dair iki yeni sayfadan bahsetmek istiyorum. Birkaç gün önce, 2021'de
Beşşar Esad'ın lağvettiği Suriye müftülük makamındaki son isim olan Şeyh
Bedreddin Hasun'un hazin sonuna tanık olduk. Bir süre önce Halep'teki evi
HTŞ'nin tekfirci güçleri tarafından basılmış ama evde olmadığı için
yakalanmamıştı. Geçen cuma günü tedavi için Amman'a gitmek üzere Şam'daki
havaalanına vardığında hemen derdest edildi, derdest edildi ve bir esir gibi
gözüne bant geçirildi. Artık başına ne gelir bilmiyoruz. Bugün HTŞ
tarafından geçici cumhurbaşkanı ilan edilmiş olan Ebu Muhammed Colani, Suriye
Müftüsü olarak Şeyh Usame Er Rifai'yi atadı. Bir de 15 kişilik yüksek fetva
kurulu oluşturdu. Hemen HTŞ aklama timleri devreye girdi. Bunu radikal
selefizmden uzaklaşan yeni bir ılımlılık adımı olarak sundular. Colani'nin
selefi cihadi fakihlerden birini değil de sufi, gelenekçi, fıkıh usulü açısından
muhafazakar ve Şam İslamını temsil eden birini müftü seçmesi büyük bir olay
olarak değerlendirildi. Pek çok Batılı gazeteci ve yorumcu da bu hikayeyi satın
alıyor. Colani açıkça, sözgelimi Alevileri katledip mülklerini ganimet olarak
çökmeyi vaaz eden ve bunun için fetva veren HTŞ ulemasından birini müftü
yapamazdı bu koşullarda. Bu siyaseten intihar olur pragmatizmi işte şu anki
yürüttüğü pragmatik politikaları buna izin vermez. Ama müftü olarak seçtiği
kişi de açıkçası 6 Mart'ta Alevi katliamdan hemen önce rejim kalıntılarına karşı
savaş çağrısı yapan, haliyle işlenen cinayetlerin de önünü açmış olan bir isim.
Sufi olması bu çağrıları yapmasına engel olmadı. Rifai, Esad'a karşı silahlı
isyanın ruhani lideri sayılıyordu. Nusra'dan HTŞ’ye dönüşmüş bir yap
sanıldığı gibi yani Colani'nin liderliğindeki yapıya sanıldığı gibi çok uzak
bir isim de değil. HTŞ ile diğer İslamcı örgütler arasında birleştirici olmaya
çalıştı yıllarca. Biraz bunu anlamak için geçmişe gitmek lazım.
İslamcı güçlerin oluşturduğu bir Suriye İslam Konseyi var. Konsey
2014'te 40 örgütün desteğiyle 128 alimin katılımıyla İstanbul'da kurulmuştu.
Başına da Rifai getirilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet İşleri
Başkanlığı kastediyorum bunlarla yakın çalıştı, destek verdi. Vakıf da
kurdular. Türkiye ve Suriye'de yürütülen dini eğitim faaliyetlerinde bir
paralel Diyanet gibiydi özellikle yani Türkiye Suriye sahasına intikal ettikten
sonra askeri güçleriyle oralarda çok sayıda dini faaliyet yürütüldü. Bunlar bu
ekiple işbirliği halinde yürütüldü. Haliyle Rifai'nin Suriye müftüsü olması
Ankara'yı da bir hayli mutlu etmiştir diye düşünüyorum. Rifai bu konsey
tarafından zaten Suriye müftüsü ilan edilmişti yani hali hazırda fiilen
dışardan bir müftü olarak kendisi zaten bu örgütler arasında kabul gördü. Ne
zaman oldu Esad, Ekim 2021'de Suriye müftülük makamını ilga ettiği zaman. Yani
müftülük makamını kaldırıp yerine fıkıh ilmi konseyini kurmuştu Esad ve onun
üzerine de muhalif güçler biz o zaman Suriye müftüsünü kendimiz seçiyoruz
diyerek müftüyü seçmişlerdi zaten Esad'ın atadığı müftüyü tanımıyorlardı Vardı.
Rifai muhafazakar sufi gelenekten geliyor burası doğru ama siyaseten
Selefilerle de birlikte çalıştı, omuz omuza çalıştı. Suriye İslam
Meclisi'nde sufilikten Selefiliğe varan geniş bir yelpazeden bahsedebiliriz.
Yani 128 kişilik bir ekipten söz ediyoruz içinde farklı akımlardan isimler
vardı. Konseyde Rifai'nin liderliğindeki Zeyd Cami cemaati öne çıkıyor. Zeyd
Cami cemaati, Şam'daki Zeyd bin Sabit Camisi'nde toplanmış. Grubun ismi Şeyh
Rifai’nin Babası Şeyh Abdülkerim Rifai'nin kurduğu bir yapı. Babası bu caminin
imamı idi. Suriye'de sayılan sevilen bir isimdi. Cemaate liderlik işte. Sonra
oğullarına geçti.
Küçük oğlu Şeyh Sarıye İstanbul'da öldü. O da Şam'daki
caminin imamı idi. Cami sufi bir akım. Tef çalarak yaptıkları zikirler. İşte
tekfirci selefileri ifrit ediyor. Malum Selefiler zikre bidat sayıyor. Yani
dine sonradan girmiş İslam. İslam dışı pratikler olarak görüyorlar bunları.
Hatta Rifai Şam'a dönünce cemaati onu işte tef eşliğinde zikirle karşılamıştı
ve bu da HTŞ tarafından eleştirilmişti. Ya da HTŞ 'ye yakın isimler tarafından.
Fakat bunlar aynı zamanda muhafazakar tarafı güçlü bir cemaat. Yani Selefilere
yakın ya da Selefiliğe kaçan tarafları da var. O yüzden Müslüman Kardeşler ile
araları iyi. Siyasal İslam'ı temsil ediyor Müslüman Kardeşler. Ama Suriye kolu
Müslüman kardeşlerin Suriye kolu epeyce farklı. Mısır'dakinden epeyce farklı en
azından. Hatta Refahiye Müslüman Kardeşler'in ruhani liderlerinden biri olarak
görenler de var. Yani biraz belki ezbere söyleniyor ama aralarındaki bu
yakınlığa atfen de bu bağlar kuruluyor.
Rifai, Müslüman Kardeşler'in silahlı kalkışmada bulunduğu
yıllarda, 81'de özellikle örgütle ilişkilendirildiği için ülkeden kaçmıştı.
Nereye? Suudi Arabistan orada kaldı, 93'e kadar. Suudilerin araya girmesiyle
Hafız Esad dönmesine izin verdi. Sonra oğul Beşar Esad zamanında 2004, 2005'te
Şam Baharı dedikleri açılım süreci sırasında Rifai'nin birtakım faaliyetler
yapmasına izin verilmişti. 2011'de gösteriler patlak verdiğinde Rufai
muhaliflere destek oldu. Vaaz verdiği cami basıldı, kendisi darp edildi,
hastaneye kaldırıldı. Sonra da Türkiye'ye geldi. Faaliyetlerini Türkiye'den
yürütmeye başladı. Suriye İslam Konseyi'ni oluşturan bir diğer güçlü kol yani
işte bu cemaatten bahsettik.
Diğer kol Müslüman Kardeşler, daha doğrusu Müslüman
Kardeşler'in uzantısı olan Suriye Ulema Birliği. Bu birliğin, yani bu birlik
ile yakın çalışan, daha doğrusu Müslüman Kardeşler'in, Küresel Ulema
Birliği'nin başındaki olan Yusuf el Kardavi’yi tanıyorsunuz işte
Suriye'de 2011 sonrası katliamlara cevaz veren tartışmalı fetvalarıyla öne
çıkmıştır ve bu fetvalarla göçüp gitti. Bu süreçte Rifai, neden öne çıkıyor ya
da çıktı, Suriye'de İslamcı güçler birbirini boğazlamakla meşguldü. Aralarında
çok kanlı çatışmalar, kavgalar, bölünmeler hiçbir zaman bitmedi. İşte Rifai
ümmeti birleştirecek, ihya edecek bir alim olarak, işte arabulucu vasfıyla
vesaire öne çıktı. O ümmetin içinde herkes var tabi. IŞİD'in Suriye
yapılanması, Nusra Cephesi yani bugünkü HTŞ de var. Fakat Konsey'in HTŞ ile
arası aslında o kadar iyi olmadı. Çünkü örgütler arası çatışmalarda HTŞ’ye
karşı Ahrar-ı Şam gibi örgütlerden yana fetvalar yayınladı bu Suriye İslam
Konseyi. HTŞ bunları dışarıdan gazel okuyan alimler olarak küçümsedi ve işte
karşılıklı birtakım suçlamalar, atışmalar falan eksik olmadı ama bir
düşmanlıktan söz edebilir miyiz? Hayır bir düşmanlık derecesinde bir şey değil.
Çünkü HTŞ, İdlib'i ele geçirdikten sonra başka örgütlerle birlikte ele
geçirmişler. Bir koalisyon vardı, hepsini elimine etti, temizledi. Tek başına
orada iktidarını kurdu. İşte o sıralarda da bu fetvalarla eleştiri aldı. Suriye
İslam Konseyi ayrıca Türkiye'nin Suriye'deki askeri operasyonlarına destek
veren fetvalarda yayınladı yani biraz ilginç olabilir ama oldu bunlar. IŞİD ve
Suriye demokratik güçlerine karşı savaşı meşru mücadele olarak nitelendirdi.
Silahlı grupları Fırat Kalkanı harekatına katılmaya çağıran fetvalar verdi. Bu
fetvalar aynı zamanda ganimetlerin nasıl pay edileceği ve esirlere nasıl
muamele yapılacağını da ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu.
Ilımlılık abidesi olarak sunulan bir Rifai'nin bu işte yakın
tarihteki sicili aşağı yukarı böyle. Tabii burada da bitmiyor dahası da var.
Mesela 2021'de, 6 Ağustos'ta Azez'de Cuma hutbesinde kadınları hedef almıştı.
Birleşmiş Milletlerle iş yapan kuruluşlarda görevli Suriyeli kadınları ağır bir
şekilde eleştirmişti. Onları kafir kuruluşların rehberliğinde Müslüman kadınlar
arasında fesat yaymakla görevli kadınlar olarak nitelendirdi. Kadın erkek
eşitliğini savunanlara saldırdı işte. Cinsiyetçi, eşitlikçi söylemleri
tehlikeli bulduğunu, çocukları bunlardan uzak tutmak gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin kontrolündeki bölgede faaliyet gösteren dernekleri küfür, delalet
ve ateizmi yayan örgütler olarak lanetledi. Rifai 2021'de de Taliban'ın
Afganistan'da iktidara dönüşünü zafer olarak kutladı. Evet, çizgi olarak
böyle. Son fetvası da aslında fecaat arz ediyor. Onu az önce birazcık zikrettim
Suriye İslam Konseyi olarak 6 Mart'ta HTŞ güçlerinden birkaçının öldürüldüğü
saldırıdan hemen sonra eski rejimin kalıntılarına karşı direniş her Müslümanın
görevidir diyen bir fetva yayınladı. Tüm Suriyelileri devrik rejimin
kalıntılarına karşı mücadeleye çağırdı ve 7 Mart Cuma günü Esad'ın
kalıntılarına karşı devleti desteklemek amacıyla meydanlarda ve camilerde
gösteri çağrısı yaptı. Bu çağrılar üzerine tüm silahlı gruplar sahile akın
ettiler ve Alevi avına çıktılar. Şimdi kim sorumlu bundan? Fetvayı veren, çağrı
yapan kim? Ilımlı olan kim? Bunları şimdi biz de soruyoruz. Özetle Suriye İslam
Konseyi silahlı isyanın fetva makamıydı. Yani 2014'ten beri silahlı isyan
2011'de başladı. Şimdi de HTŞ'nin hizmetinde. Müslüman Kardeşler de bu
atamaları memnuniyetle karşıladı. Rifai’yi tebrik etti. Colani'nin ilan ettiği
yüksek fetva kurulunda Şam ekolü diyebileceğimiz ekol, Şam'lılar ve Şam'da
eğitim görmüş olanlar, Şam İslamı olarak da bilinen akımın temsilcileri
ağırlıkta.
Bu HTŞ destekçileri arasında Suriye'nin dokusuna uygun bir
seçim olarak görülüyor. HTŞ destekçisi dediğim HTŞ’liler değil, dışarıdan
HTŞ’yi al, allayıp pullayan, aklayan kesimleri kastediyorum ama HTŞ'nin uleması
da 15 kişilik kurulda yer alıyor. Onlardan biri Şeyh Abdurrahim Attun.
Önemli bir isim. Güçlü bir selefi aslında. 2012'de Suriye'ye döndü, sonra Nusra
cephesine katıldı. Yani IŞİD'in Suriye yapılanması olan Nusra cephesine
katıldı. Colani'ye yön veren isimlerin başında geliyordu. Çok yakınlar,
hala çok yakın. İdlib'te HTŞ'nin kurduğu fetva kurulu var. O da Yüksek Fetva
Kurulu onun başındaydı. Colani’yi El Kaide'den ayrılmaya ikna eden kişi olduğu
da söyleniyor. Yani HTŞ'nin dış ilişkilerinin geliştirilmesi yönündeki çabaları
vesaire böyle. Onunla ilgili olumlu olarak onun da değişti ve bu değişime
öncülük ettiği yönündeki olumlu anlatılarda ismi geçiyor Colani'nin fetva
kurulundaki adamı. Yeni Fetva Kurulu yani Suriye'nin Genel Yüksek Fetva
Kurulu'ndaki adamı bu. Bunun üzerinden tabii ki kurula yön verebilir, istikamet
verebilir. Bir de Enes Ayrut var. HTŞ'ye yakın başka bir isim. Son zamanlarda
HTŞ’ye yakınlaşmış bir isim. Bunun dışında Şeyh Hayrullah Talip, Enes El Musa
bu ikisi Müslüman kardeşlere yakın isimler olarak bahsi geçiyor. Bunun dışında
HTŞ’ye karşı çıkmış olan, geçmişte HTŞ çizgisinin uzağında olan isimler de var
Şeyh Muhammed Ratıb el-Nabusi, Şeyh Muhammed Ebul Hayr Şükrü. Şeyh Muhammed
Naim el Arkarusi, Şeyh Abdulfettah el-Bezm vesaire. Şimdi baktığımız zaman bu
isimlere Colani selefler, sûfiler ve gelenekçileri fetva kurulunda bir araya
getirmiş gözüküyor.
Alın size çeşitlilik dediği bir durum var ama özü itibarıyla
bu isimler son derece gelenekçi. Yani ılımlı dedikleri isimler de gelenekçi,
muhafazakar, sufi dedikleri isimler de gelenekçi ve muhafazakarlar ama fıkıh
usulü açısından farklı referanslar kullanacaklardır ve kesinlikle de aralarında
sorunlar, çatışmalar çıkacaktır. Çünkü dediğim gibi referansları birbirinden
oldukça farklı isimler bunlar. HTŞ'nin radikal selefi kanatları bundan çok
memnun gözükmüyor şimdiden Colani’yi şeriat devleti kurma hedefinden sapmakla
eleştirenler var, bu İslamcılar ile İslamcılar arasındaki kavga, yani
Suriye'nin seküler ya da farklı kesimlerinin ne dediği şu an anlattığım şeyler,
onların ne dediği değil, tamamen İslamcı güçlerin kendi aralarındaki
farklılıklardan söz ediyorum. Fakat bu seçim farklı İslamcı güçler arasında
Colani’nin otoritesini sağlamlaştırmaya yarayabilir. Yani birazcık farklı ve
geniş kesimlerde saygı uyandıran isimleri fetva kuruluna aldığını
söyleyebiliriz.
Colani bugün geç
saatlerde hükûmetini açıkladı. Ben bu yayına girerken isimlerin tamamı henüz
gelmemişti birkaçını gördüm. İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve Dışişleri
Bakanı HTŞ kadrolarından yani Dışişleri ve Savunma Bakanı değişmedi.
Muhaberatta muhaberatın başına getirilmiş olan Enes Hattab, İçişleri Bakanı
oldu. Bunlar El Kaide, IŞİD çizgisinden gelen isimler ve de HTŞ'nin çok böyle
merkezindeki isimler. Haliyle rejimin ana kolonlarını tutuyorlar. Öyle
diyebiliriz. Eski muhalif kadın aktivist Hint Kabawat, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına atandı. Bu rejimin vitrinindeki isimler bunlar. Farklılığı işte
sağladık diyebilecekleri isimler. Bunun dışında teknokratlar ağırlıktadır.
Suriye Demokratik Güçleri, Suriye Demokratik Meclisi ya da örgütsel diğer
yapılar, Dürzilerin örgütlü yapıları ya da farklı Kürtlerden vesaire bunlardan
hiçbir isim yok anladığım kadarıyla yok. Tabii ki bunlar üzerinde daha detaylı
çalışmamız lazım. Çünkü dediğim gibi bu isimler henüz çıkmamıştı. Fakat ön
bilgiler bu yöndeydi. Haliyle bu katılım ve çeşitlilik iddiası biraz havada
kalıyor. Bazı makyaj operasyonları yapıldı diyebiliriz. Teknokratlardan mesela
hemen hızlı bir şekilde bir Kürt bakan ismine denk geldim. Afrinli fakat
herhangi bir kurumu, örgütü vesaire temsil etmiyor anladığım kadarıyla. Zaten
örgütsel temsiliyet olmayacak diye bunu peşinen söylemişlerdi. O yüzden Suriye
Ulusal Koalisyonu ya da Cenevre'deki görüşmelere katılan heyetten, Astana'daki
görüşmelere katılan heyetten herhangi birileri yok anladığım kadarıyla farklı
isimlerle yönetime katılımı artırdığı görüntüsü veriyor. Ama bu zaten Avrupa
Birliği'nin beklentileri var. Amerika'nın söyledikleri var ama bu farklı farklı
görüntü, yani vitrine çıkarılan isimlerle oluşturulan bu görüntü patronun HTŞ
olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Burada zaten Başbakanlık kaldırıldı, işte
Anayasa deklarasyonuyla tek söz söyleme yetkisi tek adamlık rejimi
diyebileceğimiz bir yetki Colani’ye verildi? O yüzden de bakanlar burada
teknokratlar olarak işlerini yapacaklar. HTŞ'nin emri altında. HTŞ meşruiyet
kazandıkça kendi rejimini inşa etmeye devam edecek.