Siyonist İsrail Suriye’nin İşgaline Devam Ediyor

GİRİŞ: 15.03.2025 07:54      GÜNCELLEME: 15.03.2025 07:54
Rasthaber - Katliamcı ordusu, silahlandırdığı milisler ve emperyalizme göbekten bağlı siyasetçileriyle fetihçi bir siyaset izleyen İsrail, Filistin topraklarında gerçekleştirdiği katliamın ardından Suriye’de de bu siyaseti sürdürüyor.

Suriye, İsrail açısından bakıldığında çok önemli bir yere sahip. İsrail’in kuruluşunu takip eden dönemden başlayarak bölgedeki belli başlı savaşlarda iki ülke sürekli olarak karşı karşıya gelmiş durumda. 1948 Arap-İsrail Savaşı, 1967 Altı Gün Savaşı, 1973 Yom Kippur Savaşı’nda savaşan iki devlet, bunun dışında Lübnan İç Savaşı döneminde de karşı karşıya geldi. Suriye’de yakın zamanda devrilen Baas iktidarı İsrail’i bir devlet olarak tanımıyordu. Benzer şekilde İsrail de Suriye’yi kendisini yok etmeye çalışan düşman bir devlet olarak tanımlıyor, temel siyasetini buna göre belirliyordu. Bu anlamda Suriye, İsrail için sıradan bir ülkenin çok ötesinde öneme sahip.

Golan Tepeleri

Golan Tepeleri, İsrail-Suriye ilişkilerinde çok önemli bir yere sahip. Bu bölgenin adlandırılması, aslında konuya yüzeysel bakıldığında çok büyük bir yanlışlığa yol açabilecek bir kestirmecilik içeriyor. Sadece ismine bakılırsa burasının birkaç tepeden ibaret olduğu sanılabilir. Ancak aslında burası yaklaşık 1800 km2 büyüklüğünde bir bölge (Büyüklüğün anlaşılabilmesi için Ankara Çankaya ilçesinin alanının 483 km2, İstanbul'un Beykoz ilçesinin alanının 310 km2 veya İzmir'in Aliağa ilçesinin alanının 379 km2 olduğu düşünülebilir.). 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı sonrası İsrail burayı işgal etti.

İsrail ordusu işe bölgedeki Suriyelileri kovarak başladı. Süreç içinde yaklaşık 100 bin kişi evlerini terk etmeye zorlanarak bölgeden atıldı. Aynı yıl kurulan Merom Golan adlı kibbutz bölgedeki ilk İsrail yerleşimi oldu. 1970 yılında artık bölgede 12 yeni yerleşim kurulmuş durumdaydı. Suriye 1973 Yom Kippur Savaşı sırasında bölgenin güneyine girse de savaşın sonunda bölgeden atıldı. İki ülke arasında ilan edilen ateşkes sonrasında sınır hattında oluşturulan yaklaşık 235 km2 büyüklüğündeki şerit Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan gözlem kuvveti komutasına verildi.

1981 yılında Golan Tepeleri İsrail tarafından ilhak edildi. Karar, 14 Aralık 1981 tarihinde İsrail parlamentosu Knesset’te 21 karşı oya rağmen 63 oyla kabul edildi. İlhakın ardından bölgede yaşayan ve yoğunlukla kibbutzlarda çalışan Dürziler protesto edip genel grev ilan etti. İsrail ise greve bölgedeki köyleri kuşatmayı alarak, köylülerin tarlalarına gitmesini engelleyerek cevap verdi. Zorla dağıtılan İsrail kimliklerin alınmasını şart koştu. Ancak yerel halkın direnişini kıramayan İsrail, 1982 yılında patlak veren Lübnan Savaşı nedeniyle Dürzilerle uzlaşarak askere alınma şartını kaldırıp, bölgeye çeşitli özel haklar tanıyarak krizi çözdü.

İsrail’in bütün bu tek taraflı uygulamalarının Birleşmiş Milletler ve uluslararası kamuoyu tarafından protesto edildiğini ancak sadece ABD tarafından desteklenen İsrail’in geri adım atmadığını da ekleyelim.

Esad sonrası yeni durum: 'Tarihi fırsat'

İsrail tarihinde çok önemli bir yeri olan Suriye, Arap Baharı sürecinde emperyalizm ve ona bağlı teröristler tarafından sarsılsa da yıkılmamıştı. Suriye İç Savaşı sürecinde ülkesinin tamamında egemenliğini sağlayamasa da yıkılmayan Esad yönetimi, emperyalizmin yenilenen müdahalesine beklenen yanıtı üretemedi. El Kaide eskisi Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm veya Şam Kurtuluş Heyeti (HTŞ) adı verilen terörist grup tarafından kısa sürede devrildi.

Esad’ın devrilmesinde aktif rol alan İsrail, 8 Aralık itibarıyla rejimin dağılmasıyla beraber sınır bölgesinde harekete geçti. Önce işgal harekâtına yasal kılıf uyduruldu, Suriye ile 1974 yılında yapılan ateşkes antlaşmasının geçersiz olduğu ilan edildi. İsrail zırhlı birlikleri Birleşmiş Milletler denetimindeki bölgeye girdi. Elbette, Birleşmiş Milletler bu harekâtı protesto etti ama bunun ötesinde bir şey yapmadı. İsrail bu bölgeyi işgal ettikten sonra ilerlemeye devam etti. Her gün değişen cephe hattında durum 1967 sonrasında Golan’da olduğu gibi devam ediyor.

İsrail’in uyguladığı işgal ve ilhak siyaseti

İşgal edilen köylerdeki halkın evlerini terk etmeleri isteniyor. Direnenler tutuklanıyor, öldürülüyor. Protesto gösterilerine ateş açılıyor. Direniş devam ediyorsa sokağa çıkma yasağı ilan edilip tarımsal faaliyetler durma noktasına getiriliyor. Köylerin su ve elektriği kesiliyor. İşgal edilen bölgelere askeri tesisler ve tahkimat inşa edilerek ilhak için zemin hazırlanıyor. Bugün işgal edilen sınır bölgesindeki çok sayıda köyün boşaltılıp Golan Tepelerindeki kibbutz sisteminin buraya da getirileceği söylentileri yayılıyor. İsrail bölgede henüz Filistin topraklarına yönelik yaptığı silahlandırılmış milisler kartını burada oynayamıyor. Ancak ilhak edilen topraklarda aşırı milliyetçi yerleşimciler çoğaldıkça bölgede bu tarz saldırıların da başlayacağını tahmin etmek zor değil. Öte yandan işgal edilen bölgelerde Suriye halkının İsrail işgaline karşı kendilerini korumayan, hatta İsrail tarafından desteklenen HTŞ rejiminin yapmadığını yapıp, direniş için örgütlenmeye başladığını, bölgedeki İsrail askeri varlığını hedef alan saldırılarda bulunmaya başladığını da ekleyelim.

Şam'dan Türkiye'ye karşı hamle: 'SMO'nun dağıttığı kimlikleri tanımayacağız'

Suriye'de Barolar Birliği, TSK ve SMO'nun kontrol ettiği bölgelerde dağıtılan kimlikleri ve alınan mahkeme kararlarını geçersiz kılan bir karara imza attı.

Suriye'de Aralık 2024'te Baas yönetimini devirerek iktidarı ele geçiren HTŞ güçleri  Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) devlet yönetimine katılmasına ilişkin mutabakata varırken, güneyde ise Dürzilerle güvenlik güçlerini kendilerinin seçmeleri konusunda anlaşmıştı.

Anlaşmalar HTŞ'nin ülkenin batısında "Esad rejimi kalıntıları"na yönelik olduğu iddiasıyla düzenlediği "operasyon"larda binin üzerinde Alevi sivilin katledilmesinin ardından geldi.

Suriye'de Türkiye'nin askeri ve idari varlığına ilişkinse soru işaretleri sürerken AKP destekli Suriye Milli Ordusu'nun bu bölgelerde dağıttığı kimlik belgelerinin tanınmayacağına ilişkin bir karar Şam'daki Suriye Barolar Birliği'nden geldi.

Kararda Bab, Azez, Cerablus ve Afrin gibi SMO kontrolündeki bölgelerde dağıtılan kimliklerin hukuki bir geçerliliği olmadığı vurgulandı.

Suriye Arap Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin resmi Facebook sayfasında 11 Mart'ta yayınlanan duyuruda birlik konseyinin Avukat Ahmed Duhan'ın başkanlığında toplandığı, toplantıda vekaletname düzenleme konusunun ele alındığı bildirildi.

Yapılan görüşmeler sonucunda oybirliğiyle alınan karara göre vekaletname düzenlemesi için zorunlu olan belgeler şöyle sıralandı: "Suriye kimliği, icra hükümeti kimliği, seyahat belgesi ve vekil edilen kişi için nüfus kayıt örneği ile üzerinde resmi mühür bulunan kişisel fotoğraf gibi belgelerin zorunlu olduğu belirtildi."

Alınan kararın, uygulanmak üzere ilgili makamlara iletilmesi kararlaştırıldı.

Bu karar, SMO'nun kontrolündeki bölgelerde yaşayan Suriyelilerin hukuki statülerini doğrudan etkiliyor. Karar bu bölgelerdeki kimliklerin ve mahkeme kararlarının tanınmaması anlamına geliyor/sol

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM