Hadislerde
ebeveyne ihsan etmek – iyilik yapmak – hususunda oldukça fazla tavsiye
bulunmaktadır. Ebeveynin azarlanması ise kınanmış ve ayıplanmış işlerden kabul
edilmiştir. Ebeveynin çehresine rahmetle bakmanın sevabı, kabul edilmiş hac ibadetidir.
Onların rızası Allah’ın rızası, onların gazabı Allah’ın gazabıdır.
Anne
ve babaya ihsan etmek ömrü uzatır ve kendi evlatlarının da bu kişiye ihsan
etmesine sebep olur. Hadislerde şöyle gelmiştir: “Annen ve baban seni dövseler
dahi onlara ‘of’ bile deme. Onlara yukarıdan bakma, elini kaldırma. Onların
önünde yol yürüme. Onları ismiyle çağırma. İnsanların onlara düşman olacağı
işler yapma. Onlardan önce de oturma ve senden bir şey istemeden önce
sen
onların yardımına yetiş.” 1
Bir
adam annesini sırtına alıp Kâbe’yi tavaf ettirdiği bir anda Hz. Peygamber’i
(s.a.a) gördü ve şunu sordu: ‘Acaba annemin hakkını eda etmiş oluyor muyum?’
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: ‘Seni doğuracağı anda kendisine gelen
sancıdaki bir inlemenin dahi hakkını ödemiş değilsin.’ 2
Hz.
Peygamber’den (s.a.a) söyle soruldu: ‘Acaba ebeveyne ölümlerinden sonra da
iyilik edilebilir mi?’ Cevapta şöyle buyurdular: ‘Evet, onlar için namaz
kılarak ve bağışlanma dileyerek, ahitlerine vefalı davranarak, borçlarını
ödeyerek ve dostlarına hürmet ederek ölmüş ebeveyninize ihsan edebilirsiniz.’ 3
Bir
adam Hz. Peygamber’in (s.a.a) huzurunda babasından şikâyetçi oldu. Hz.
Peygamber (s.a.a) o adamın babasının huzura gelmesini istedi. Yaşlı adam gelip
kendisine sorular sorulduktan sonra şöyle dedi: ‘Ben önceden güçlü ve zengin
idim. Evlatlarıma yardımda bulunurdum. Bugün ise bu oğlum maddi açıdan varlıklı
olunca bana yardım etmekten kaçınmaya başladı. Hz. Peygamber (s.a.a) yaşlı
adamın bu sözlerinden sonra ağladı ve şöyle buyurdu. ‘Bu hikâyeyi duyup da
ağlamayan hiçbir taş ve kaya olamaz!’ Daha sonra yaşlı adamın oğluna dönerek
şöyle buyurdular: ‘Sen ve sahip oldukların o beğenmediğin babandandır…’ 4
Hadiste
şöyle geçer: ‘Eğer ebeveyn evladını döverse; çocuk şöyle demelidir. ‘Allah seni
affetsin.’ Bu ifade Kur’an’ı Kerim’e aittir.’ 5
Ebeveyne
ihsan, Peygamberlerin sıfatlarındandır. Kur’an’da Hz. İsa’nın (a.s) “Beni
anama saygılı kıldı.” 6 sözü ve Hz. Yahya (a.s) hakkında “Yahya… Anne
babasına iyi davranan bir kimse idi.” 7 ayeti yer almaktadır.
Ebeveyn
sadece insanın tabii anna ve babası değildir. Bazı hadislerde Hz. Peygamber
(s.a.a) ve Hz. Emirülmüminin Ali (a.s) ümmetin babası olarak tanıtılmıştır. Hz.
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız.” 8
Hz. İbrahim’in (a.s) tüm Arapların babası olarak tanıtıldığı gibi. 9 “O,
sizi seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk
kılmamıştır.” 10
Eğer
ebeveynler tevhidden sonra kendilerinin konu edildiğini bilirseler, evlatlarını
tevhide davet istekleri hep canlı kalır: “Rabbin, kendisinden başkasına asla
ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti.” 11
Binaenaleyh bu ayet-i kerimeden şu sonuçları çıkarabiliriz:
1
– Anne ve babaya ihsan etmek, hizmetlerinde bulunmak, gerçek bir muvahhidin
(Allah’ı her anlamıyla birleyen kimse) özellikleri arasında yer alır. “Rabbin,
kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin
olarak emretti.”
2
– Ebeveyne iyilik yapmak Allah’ın tevhid gibi kat’i ve değiştirilmeyecek bir
emridir: “…kesin olarak emretti.”
3
– Ebeveyne iyilikte bulunmak tevhid ve Allah’a itaat ile birlikte emredilmiştir.
Böylelikle bu emrin hem aklen hem de şeri olarak vacip, aynı zamanda da insani
bir vazife olduğu gösterilmektedir. “Rabbin, kendisinden başkasına asla
ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
4
– Yeni nesil iman gölgesinde eski kuşak ile sağlam bir bağlılık içinde
olmalıdır: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
5
– Ebeveyne iyilik yapmada, onların Müslüman olma şartları bulunmamaktadır: “…ana-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
6
– Anne ve babaya iyilik yapıp ihsan etmede aralarında hiçbir fark yoktur: “…ana-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
7
– Anne ve babaya iyilik yaparken bunu vasıta olmaksızın kendimiz yapmalıyız: “…ana-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
8
– İhsan infaktan daha yüce bir kavramdır. Muhabbeti, edebi, eğitimi, istişareyi,
itaati, teşekkürü, korumayı ve tüm bu benzeri nitelikleri içine almaktadır: “…ana-babaya
iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
9
– Anne ve babaya iyilik yapmakta bir sınır ve had yoktur: ‘‘…anababaya iyi
davranmanızı kesin olarak emretti.” (yardımın fakir doyurulana, cihadın
fitne yok edilene ve orucun iftara kadar sürmesi gibi değildir …)
10
– Kur’an’ın iyilik tavsiyesi ebeveyne değil evlatlaradır. “…anababaya iyi
davranmanızı kesin olarak emretti.” Çünkü ebeveynin herhangi bir tavsiyeye
ihtiyacı yoktur ve ebeveyn doğal olarak evlatlarına ihsanda bulunmaktadır.
11
– Ebeveyn ruhen ve cismen ne kadar ihtiyaçlı olursa onlara yardım etmek de o
kadar vacip olur. “Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken
ihtiyarlayacak olursa…”
12
– Anne ve babalarımızı yaşlandıklarında huzurevine götürmeyelim. Çünkü onların
bizlerin yanında yaşlanması uygun görülmüştür: “… senin yanında iken
ihtiyarlayacak olursa…”
13
– Onlara hem iyilik yapmak hem de güzel konuşmak gerekir. “…anne babaya
iyilik etmeyi buyurmuştur… İkisine de hep tatlı söz söyleyesin…”
14
– Ebeveyne iyilik yapmak ve tatlı söz söylemek için herhangi bir karşılık şartı
bulunmamaktadır. Yani eğer onlar sana karşı tatlı söz söylemeseler dahi sen
onlara güzel söz söylemelisin: “… İkisine de hep tatlı söz söyleyesin…”
15
– Evlat her ne durumda olursa olsun mütevazı olmalıdır ve iyi yönlerini
ebeveynine göstermekten çekinmemelidir. “… Onları esirgeyerek alçak
gönüllülükle üzerlerine kanadını indir…”
16
– Ebeveyne karşı yapılan tevazu muhabbet ve şefkat üzerine olmalıdır. Yapmacık
ve sahte ya da onların mallarını ellerinden almak amaçlı değil: “… Onları
esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanadını indir… sende onlara öylece
rahmet eyle.”
17
– Evlat, anne ve babasına karşı hem mütevazı olmalı hem haklarında Allah’tan
rahmet dilemelidir: “… Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine
kanadını indir… sen de onlara öylece rahmet eyle.”
18
– Evladın anne ve baba hakkındaki duası makbuldür. Aksi takdirde Allah ‘dua
edin’ emrini vermezdi: “… Şöyle dua et: ‘Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni
nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!”
19
– Anne ve babaya dua, Allah’ın emri ve ebeveyne yapılan teşekkürdür: “…
Şöyle dua et: ‘Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de
sen onlara (öyle) rahmet et!”
20
– İlahi rahmet, ebeveynin çocuk terbiyesindeki zahmetin karşılığı ve
telafisidir. “… Şöyle dua et: ‘Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse,
şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” Sanki Allah evlada şöyle söyler:
“Sen onlardan rahmetini esirgeme ve Allah’tan da yardım dile ki böylelikle
onların hakları senin mesuliyetinden kalkmış olsun.”
21
– İnsanın geçmişindeki, küçüklük ve çocukluğundaki acı ve sorunları ebeveyninin
üzerine yüklenmiş idi. Öyleyse bu zamanları hatırınızdan çıkarmayın: ‘Rabbim!
Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle)
rahmet et!’
22
– Anne ve baba evlatlarını muhabbet temelinde terbiye etmelidirler: “…
Allah’ım şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!”
23
– İnsan kendisini terbiye edip yetiştiren kimseye müteşekkir olmalı ve minnet
duymalıdır: “… Allah’ım şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!”
--------------------------------------------
1
Tefsir-u
Nuru’l Sakaleyn
2
Tefsir-u
Numune
3
Tefsiru’l
Mecmau’l Beyan
4
Tefsiru’l
Furkan
5
Usul’u
Kâfi, c.4, s.157
6
Meryem,
32
7
Meryem,
14
8
Biharu’l
Envar, c.16, s.95
9
Tefsiru’l
Nuru’l Sakaleyn
10
Hac,
78
11
İsra,
23