İsrail’in Redline şirketi müdürü Rabi Salman, İsrail'in Kanal
14 televizyonuna bir röportaj verdi. Bu röportaj, sunucu ile onun arasında sert
ve sözlü tartışmayla sonuçlandı. Tartışmanın zirveye ulaştığı sırada Rabi
Salman şöyle dedi: “Yeter artık bu yalanları bırakın! İran’la savaşta İsrail’in
ölü sayısı 893’tü, 35 değil! Sizin gibi değersiz bir kanala da lanet olsun!”
Öte yandan, İbranice yayın yapan Walla News sitesi de bir
haberinde şunları yazdı: “İran’la savaş sırasında İran füzeleriyle vurulan ve
sayıları azımsanmayacak kadar çok olan ticaret merkezleri ile çeşitli binalar
hâlâ birbiri ardına hırsızların yağmalamalarına maruz kalıyor.”
Bu arada, Amerikalı askeri, jeopolitik ve tarih analisti
William Shriver, İran’la süren 12 günlük savaşta İsrail’e yapılan füze
saldırısına dair analizinde şunları yazdı: “İran’ın İsrail’e yönelik ilk füze
saldırısı (14 Haziran), birkaç yüz adet eski nesil seyir füzesi ve yavaş
insansız hava aracıyla (İHA) başladı. Bu saldırıların asıl amacı, İsrail’in
hava savunma stoklarını ve Demir Kubbe sistemini yıpratmaktı. Aynı zamanda İsrail
ordusu da, İran’ın 14 Haziran’da 200’den fazla balistik füze fırlattığını iddia
etti. Bana göre bu sayı muhtemelen abartılı. Ancak her halükârda, bu füzelerin
büyük çoğunluğu İran’ın eski stoklarındandı ve düşmanı yanıltmak için planlanan
ve atılan lokmalardı.
Tahminim şu ki, 14 Haziran’daki saldırıda İran yeni nesil
balistik füzelerinden en fazla üç düzine kadar kullandı. Bu füzelerin çoğu,
hatta belki de tamamı hedeflerine başarılı bir şekilde isabet etti, herhangi
bir sapma ya da başarısızlık yaşanmadı.
İsrail ordusunun verilerine göre, savaşın ertesi haftasında
(15–21 Haziran), İHA saldırıları devam ederken İran günde ortalama yaklaşık 25
balistik füze fırlattı.
Bu esnada, İsrail ve Batılı analiz çevrelerinde yayımlanan
raporlar, Amerika ve İsrail’in hava savunma sistemlerinin büyük ölçüde tükenmiş
durumda olduğunu ve bu sistemlerin, tanıtıldığı kadar etkili olmadığını
gösteriyordu.
Amerika’nın THAAD kara sistemleri, Akdeniz’in doğusundaki
Amerikan gemilerinden fırlatılan SM-3 ve SM-6 füzeleri ve İsrail’in Arrow adlı
balistik füze önleyici sistemleri hızla tükeniyordu. Ancak İran’ın üst düzey birkaç
balistik füzesine karşı bu sistemlerin başarı oranı ya çok düşüktü ya da hiç
başarı elde edilemedi.
22 Haziran’da İran, yaklaşık 100 balistik füzenin
kullanıldığı büyük çaplı bir füze saldırısı gerçekleştirdi.
Savaşın bu aşamasında, İsrail’in Demir Kubbe sistemi ciddi
şekilde zayıflamıştı. Hatta İran’ın yavaş uçan İHA’ları bile çoğu durumda bu
sistemi geçmeyi başardı.
THAAD sistemi fiilen sahada yoktu ve İsrail’in Arrow
sistemleri hakkında çok sayıda teknik arıza rapor edildi.
Açık kaynak istihbaratı OSINT’in videolu kanıtları, İran’ın sayıca az fakat son derece hızlı hipersonik füzelerine karşı İsrail’in ateşleme düzeninin karmaşık olduğunu gösteriyor. İsrail tarafı, İran’dan gelen bir hipersonik füzeye karşı yarım düzine veya daha fazla önleyici füze fırlatıyordu ancak bu girişimler başarısız oluyordu. İran füzeleri, gece gökyüzünde parlayan plazma kaplamalarıyla hedeflerine doğru ilerliyordu.
24 Haziran’da ateşkes sağlandığında, Amerika ve İsrail’in savaş
sahasındaki hava savunma kapasitesi neredeyse tükenmişti. İran ise az sayıda
fakat giderek artan sayıda gelişmiş füze kullanmaya başlamıştı.
İsrailliler, tarihlerinde hiç olmadığı kadar fazla zarar
gördü. Aynı zamanda yıllar içinde İran içinde geliştirdikleri istihbarat ve
sabotaj hücrelerini de harekete geçirdiler ve bu ifşa edilen unsurların
tasfiyesi halen devam ediyor.
İran, büyük savaş başlıklarına ve 10 metreden düşük hata
payına (CEP) sahip hipersonik füzelerle saldırı gerçekleştirme kapasitesine
kesin olarak sahip olduğunu ispatladı.
Her ne kadar İran’ın bu gelişmiş füzelerden gerçekte kaç
adet elinde bulunduğu ve üretim hızı henüz bilinmiyor olsa da, sonuç olarak
İran büyük bir stratejik zafer elde etti ve bu zafer ciddi bir caydırıcılık
etkisi yarattı.
Aylar ilerledikçe, İran daha da güçlenecek ve İsrailliler bu
konuda adım atma konusunda daha da umutsuz hale gelecektir. Barışın onların kitabında
bir yeri olduğunu zannetmiyorum.
Keyhan gazetesinden
tercüme edilmiştir