ABD-İran Nükleer Görüşmeleri/Roma Aşaması-2: Türkiye'nin Yaklaşımı

GİRİŞ: 20.04.2025 08:39      GÜNCELLEME: 20.04.2025 08:39
Rasthaber -  Türkiye'nin İran'la ilişkileri yönetme biçimi, bir yandan bölgesel dengeleri gözetmeye çalışırken, diğer yandan karşılıklı ekonomik çıkarları sürdürmeyi hedefleyen esnek ve pragmatik bir tutum sergiliyor.

Roma'daki ABD-İran nükleer görüşmeleri, sadece küresel diplomasi açısından değil, Türkiye'nin bölgesel politikaları bakımından da yakından takip ediliyor. Türkiye son yıllarda, özellikle Suriye, Irak, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz gibi bölgelerde daha aktif ve genişlemeci bir dış politika izliyor. Bu bağlamda, İran'ın nükleer programında yaşanacak gelişmelerin Ankara için hem risk hem de fırsat unsurları barındırdığı gözleniyor.

Türkiye, bölgede yeni bir nükleer silahlanma dalgasının başlamasını resmî söylemlerinde istemediğini belirtiyor. Ancak bölgedeki güç dengelerinin değişmesi durumunda, Ankara'nın kendi güvenlik çıkarlarını korumak adı altında nükleer alandaki yeteneklerini artırmaya yönelik adımlar attığı da bir gerçek. İran'ın nükleer silah kapasitesine yaklaşması, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin de nükleer girişimlerini hızlandırabilir ve bu gelişmeler Türkiye'nin bölgedeki nüfuz çabası açısından üzerinde doğrudan baskı oluşturabilecektir. Bu nedenle Ankara'nın hem diplomatik çözümleri hem de JCPOA benzeri kısıtlayıcı anlaşmaların yenilenmesini desteklediği; aynı zamanda kendi nükleer altyapısını güçlendirerek olası rekabete hazırlıklı olmaya çalıştığı söylenebilir.

Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler, bölgesel rekabetin yanı sıra güçlü ekonomik bağları da içeriyor. Her iki ülke de zaman zaman farklı ittifaklar ve çıkarlar doğrultusunda karşı karşıya gelse de, özellikle enerji ve ticaret alanlarında süregelen bir işbirliği ağı bulunuyor. Türkiye'nin İran'la ilişkileri yönetme biçimi, bir yandan bölgesel dengeleri gözetmeye çalışırken, diğer yandan karşılıklı ekonomik çıkarları sürdürmeyi hedefleyen esnek ve pragmatik bir tutum sergiliyor.

Türkiye-İran Ticari İlişkileri ve Enerji Alanındaki İşbirliği (2022-2025)

Ticaret Hacmi: Türkiye ile İran arasındaki yıllık ticaret hacmi 2022'de yaklaşık 5,6 milyar dolar, 2023'te 6,1 milyar dolar seviyesine yükseldi. 2024 yılı itibarıyla 6,5 milyar doları aşarak artış eğilimini sürdürdü. (Kaynak: Ticaret Bakanlığı Türkiye-İran İlişkileri)

Enerji İşbirliği: Türkiye'nin İran'dan doğalgaz ithalatını sürdürdüğü, 2022-2024 döneminde yıllık yaklaşık 10 milyar metreküp doğalgaz alımı gerçekleştirildiği bildiriliyor. İran, Türkiye'nin toplam doğalgaz ithalatının yaklaşık %15-17'sini oluşturuyor. (Kaynak: BOTAŞ ve Enerji Bakanlığı verileri)

Elektrik Alanında İşbirliği: Özellikle sınır bölgelerinde İran ile elektrik alışverişi yapıldığı ve Türkiye'nin İran'dan düşük maliyetli elektrik temini konusunda dönemsel anlaşmalar imzaladığı belirtiliyor.

Yaptırımlar ve Ticaret: ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımlara rağmen, Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkilerin devam ettiği; insani malzeme, gıda ve enerji gibi alanlarda özel düzenlemeler çerçevesinde ticaretin sürdürüldüğü kaydediliyor.

Özetle, Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkiler, bölgesel rekabete rağmen enerji ve ticaret alanlarında istikrarlı bir çizgi izliyor.

Türkiye'nin, kendi nükleer kapasitesini artırma konusunda da uzun vadeli hedefler belirlediği biliniyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin devreye alınması, Türkiye'nin enerji bağımsızlığını güçlendirme adımı olarak sunulsa da, nükleer teknolojiye sahip ülkeler kulübüne adım atma arzusunun da bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Resmi makamlar, Türkiye'nin nükleer enerjiyi yalnızca barışçıl amaçlarla kullanmayı hedeflediğini ifade ederken, uzmanlar uzun vadede Türkiye'nin bölgesel dengeler açısından nükleer teknolojide stratejik bir derinlik yaratmayı amaçladığını belirtiyor.

Roma görüşmelerine yönelik Türkiye'den yapılan açıklamalar ne anlama geliyor?

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Roma'daki ABD-İran görüşmeleri öncesinde yaptığı açıklamada, "Bölgesel istikrar ve barışın korunması için diplomatik yolların öncelikli tercih olduğunu" vurguladı. Ayrıca, Dışişleri Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, "İran'ın nükleer programının barışçıl amaçlarla sınırlı kalmasının uluslararası toplumun ortak çıkarı olduğu" belirtildi ve tüm taraflara "diplomatik çözüm ve yapıcı diyaloğa bağlı kalma" çağrısında bulunuldu.

Türkiye'nin, İran'la ekonomik ve siyasi ilişkilerini sürdürmekle birlikte, iki ülke arasında bölgede nüfuz rekabeti yaşandığı açık. Ankara'nın İran'ın bölgesel güçlenmesini sınırlamaya çalıştığı ve özellikle Suriye, Irak ve Kafkaslar'da kendi etkisini artırmayı hedeflediği sıklıkla dile getirilir bir analiz haline gelmiş durumda. Türkiye'nin İran'ın güçlenmesini desteklemektense, dengeli bir güç dağılımı içinde kalmayı ve bölgesel avantaj sağlamayı amaçladığını söyleyebiliriz.

Ayrıca, olası bir emperyalist müdahale ya da İran'ın zayıflaması durumunda oluşacak boşlukta aktif rol alabilmek için diplomatik ve askeri hazırlıklar olduğu tahmin edilebilir. Türkiye'nin dış politika çizgisinin, Batı'nın yaptırımlarına tam uyumdan ziyade, emperyalist güçlerle çelişkili çıkarlarını dengelemeye çalışırken bir yandan bağımsız bir manevra alanı yaratma siyaseti doğrultusunda sürdüğünü, ABD ile ilişkileri devam ettirirken bölgesel etkisini artırmaya çalıştığını da söyleyebiliriz/sol

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM