CEVAP: İslam ahkamı özellikle Medeni ayetlerdeki hükümler
sadece bir devlet olduğunda uygulanabilir. İslam kişi ile Allah arasındaki
ilişkilerde zorlama yapmaz. Ama insanlarla insanlar, insanla devlet (İslam
Devleti başkanı, emir imam) arasındaki işlerde, devletlerle İslam Devleti
arasındaki işlerde insanla doğa arasındaki işlerde hükümler koyar ve
zorlamalarda bulunur. Had cezaları bu zorlamanın ispatıdır. Toplumsal
ilişkilerde İslami hükümlere uymayanlara İslam cazai yaptırım uygulayarak bu
zorlamayı sürdürür. Hem Peygamberin kurduğu Medine devleti hem de İmam Ali
a.s'ın kurduğu devlet İslam Devleti idi. Bir anayasası vardı bu Kur'an ve
Masumların buyrukları idi. Bir devlet başkanı vardı bu Peygamber (s.a.a) ve
İmam Ali (a.s) idi, ortak bir parası vardı, ortak bir ordusu ve polis gücü
vardı, maliyesi ve denetleyicisi vardı müfettişleri vergisi ve vergi
toplayanları vardı. Yezid’in de bir devleti vardı, Muaviye’nin de. Muaviye’nin
devleti, İmam Ali a.s'ın devletiyle yönetimdeki kanunlar bakımından hemen hemen
aynıydı, ama uygulama taban tabana zıttı. Muaviye adı İslam Devleti ama
uygulaması küfür devleti olan bir düzen kurdu. Tıpkı bu günün Suudu ve Afgan
talebanı gibi. Bu günkü Suud ve Afganistan şeriatları ile Muaviye şeriatı aynı
idi.
YEZİD DİNİ TOPLUMSAL YAŞAMDAN SIYIRIP BİREYSEL ALANA
HAPSETMEK İSTEYEN BİR LAİKTİ
Yezidin kurduğu ya da kurmayı düşündüğü devlet tamamen
seküler, dinin karıştırılmadığı bir devletti. Biz İslam Devleti dediğimizde
kastımız Muaviye devleti değil Ali (a.s) devletidir. Kimse saptırmasın. Biz
cahiliye devleti dediğimizde Bu Yezidi devlettir. Muaviye devleti görüntüde
İslam, uygulamada küfür devletidir. Yezid devleti laik bir devlettir. Yani
İslam’ın hiç anayasaya bile sokulmadığı ve tamamen insan yapımı kanun ve
hükümlerin yönetime hakim olduğu devlettir. İslam Devleti dediğimizde İmam
Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) devletini anlayacağına, Muaviye Devletini
anlayanlar, İslam Devleti yok deyip meydanı boşaltırlar. Bunlar boş kalan
meydanı Yezidlere bırakarak Yezidi Devletin hüküm sürmesini sağlayanlardır.
İran'a gelince; 1979’dan önce Şah’ın iranı Laikti yani
Müşrik devlet idi. Yani kanunları İslami değil beşeri idi. İmam Humeyni (r.a)
İslam Devletini kurdu. Kanunları İslam kanunları yaptı anayasayı tamamen
değiştirip insan yapımı kanunları kaldırdı Kur'an ve Masumların buyruklarına
göre bir anayasa yaptı. Devleti de bu inkılaba inananlardan oluşturdu.
Sonrasında Halefi İmam Hamenei (Allah gölgesini başımızdan eksik etmesin) aynı
Devleti devam ettiriyor. Hateminin ve Rafsancaninin cumhurbaşkanlığı
dönemlerinde rayından çıkartılmaya çalışılan İran İslam Devleti Ahmedinejadla
yeniden rayına oturtulmaya çalışılırken halk yine rayından çıkartacak bir seçim
yaparak Ruhaniyi getirdi. Yönetimde Muaviye tipi yöneticilerin çoğalmasına
neden oldu. Ancak tüm olumsuzluklara Rağmen Rehberin başta oluşu, İnkılapçı
Müslümanların ve Ordunun ipleri bırakmaması sebebiyle İran İslam Devleti olarak
kaldı. Dış politikada bu tam olarak görüldü. Eğer İmam Ali (a.s) bu gün olsaydı
dış politikada farklı yol çizileceğini düşünmüyoruz.
İRAN LAİK DEĞİL İSLAM DEVLETİDİR
Neden İran’da yaşamıyorsunuz sorunuza gelince: Eğer İranda
doğsaydım orda yaşamanın bir ilahi lütuf olduğunu düşünürdüm. Size göre bir
ülkede içkinin, genelevlerinin, faizin, eşcinselliğin, kumarın, çırılçıplak
gezmenin, TV’lerde fuhuştan geçilmemenin, yasal ve serbest olduğu; her yerin
büyük şeytan ABD üsleriyle örüldüğü; İslam'ın yasalarının reddedilip Tağutun
yasalarının üstün tutulup kabul edildiği, Siyonist İsrail’i ayakta tutan
desteklerin günden güne arttırıldığı, Yahudi şeriatına göre plajlarda rahat açılıp
saçılamayan fuhuş yapamayan Yahudilerin bile Antalya sahillerinde hayvanvari
özgürlükle yaşadığı, İran’ın midesine dokunduğu için içinde barındırmadığı
pislik hayvanvari insan müsveddelerinin soluğu almak için kaçtığı ... ülke
olan... Bu lanetlik işlere ses çıkarmamanın kafasını camiye sokunca
çevresindeki bu olaylardan habersiz inkarcı yaşamanın…
Şimdi ben sana sorayım; İran'ı mı onaylıyorsun yoksa burayı
mı? Buradan eşcinsellik fuhuş faiz ABD ile stratejik ortaklık, Siyonist Korsan
İsraille ilişki ve dostluk, AB üyeliği, yasal. Bunlar midenizi bulandırmıyor
mu? Bunların hiç biri İran’da yok ve tamamı yasadışı. Türkiye’yi üstün tutmanız
hangi vasfından dolayıdır, İslami bakış mı yoksa cahiliye damarı olan
Milliyetçilik bakışıyla mı?
Hristiyanlara Kafir denilemeyeceği iddianıza gelince;
Hiç şüphesiz “Allah üçün üçüncüsüdür” (teslis) diyenler
kâfir olmuştur; Oysa bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Dediklerinden
vazgeçmezlerse, şüphesiz onlardan küfre sapanlar elem verici bir azaba
uğrayacaktır.Maide 73.
Hristiyan adına rağmen teslise inananlar kafirdir. Kafir
diyemeyiz diye fıkhi bir hüküm koymuşsunuz, bir nevi fetva yani... Bu derin bir
konudur öyle her cümleyi rahatça kurmamanız gerekir. Bu gün kaç Hristiyan var
muvahhid (tek tanrı inancında)?
Hristiyanların da doğru yolda olduğu safsatası FETÖ'nün bir
hoşgörü kılıfı içinde Müslümanları bozma ve ifsat hareketiydi. Ama
Hristiyanlığın bozulduğu ve saptığı, bu yüzden İslam dininin gönderildiğini
bilmeyen yok. O yüzden bu proje tutmadı. La ilahe İllallah Muhammed (s.a.a)
Resulullah, demeyen Muhammed (s.a.a)'e inanmayanların kurtuluşu yoktur...
(yazım yanlışlıklarına ve kapalı kalan yerlere ufak
müdahalelerle naklettiğimiz sosyal medya alıntımız burada nihayet buldu.)
ÜÇ ŞERİATIN ADALETSİZ BİR UYGULAMAYA BAKIŞI
Diyelim ki İran'da bir adaletsizlik yaşadınız. İranda ya da
başka ülkelerde fark etmez, Bunu nasıl değerlendireceksiniz, İran örneğiyle
devam edelim.
Bu yaşadığınız olayı dava ettiğinizde hakkınızı
alabilecekseniz alabileceğinize inanıyorsanız ya da siz dava bile etmeden
yönetim sizin haksızlığa uğradığınızı tespit edip hakkı yerine koyuyorsa burası
İslam Devletidir. Ama dava ettiğiniz ve iç hukuk kapılarının hepsinden eli boş
dönmüşseniz, ya da dolu örneği var; “Burada hakkını alamazsın dava etmen daha
fazla haksızlığa uğraman yeni haklarını kaybetmen ya da masraf ederek zararının
çoğalması manasına geliyor.” derseniz bu durumda burası Muaviye devleti olmuş
ya da olma yolunda demektir. Muaviye devleti münafık devlettir. aslında Yezid
devletidir pratikte. ama müslümanları uyutmak başka türlü mümkün olmuyorsa
gizliden ve pratikte küfür, ama görünüşte ve kanunlarda İslami görünmektir.
MUAVİYE ŞERİATINDA HÜSEYNİ DURUŞ
Muaviye Şeriat devletinde Hüseyni hareket dakik ve
ayaktadır. Gücü yetmediği için iktidar savaşı vermez. Ama insanları ifsadın
daha fazla kurbanı olmasınlar diye korumaya çalışır. Var olan yürürlükteki
İslam kanunlarına göre yönetimin sürmesini denetler ve bu konuda halkı
uyarırlar. Muaviye’nin gizli maskesini düşürmek için onların gözlerini açarlar.
Şer cephe Ali (a.s) Şeriatını Muaviye Şeriatına çevirmekle
yetinmeyecektir hiç şüphesiz. Ali (a.s) Şeriatı’ndan Muaviye Şeriatına geçiş
hiç şüpheşiz başarılmıştır ama yeterli değildir. Bu büyük zaferdir ama onların
İslam’a kinleri o kadar aşırıdır ki yönetimde göstermelik İslam kanunları bile
onları rahatsız etmektedir. Eğer Müslümanların devlete baskısı yok ya da Yezid
Şeriatına evrilme onları kışkırtmayacak uyandırmayacak ve rantlarının tamamen
kesilmesine neden olmayacaksa o zaman bu devlet tipi derhal laik yani Yezid
devleti olur. Kanunlarda ve görünürde de İslam'ın izi ve adı silinir. Çünkü;
kanunlar İslami ise birileri güçlenir ya da Müslüman bir vali gelirse
müstekbirler zenginler güçlüler rantlarını ve zulümlerini tehlikeye
düşürebilir. Zarar görebilir. Bu nedenle kanunların da beşeri olması güçlülerin
rantlarının garantisi olmuş olur. Beşeri düzenler İslami duyarlılık baskı ve kıyamın hiç olmadığı düzenlerdir.
Artık “Muaviye’nin kupa bardağı”na gerek yoktur. En tepe
noktada günahlar açıkça ve utanmazca işlenir. Gerçekte günah kavramı
değişmiştir Yezid yani Laik Şeriatlarda. Günah devletin kanunlarında yoktur,
din tamamen yönetimden kovulmuştur. Ne din adamları devlet kademelerinde görev
alabilir ne İslam diye bir varlık kabul edilebilir. Artık insan yapımı kanunlar
geçerlidir. Laik kanunların, halkı temsil ettiği iddia edilen bir meclisle
yapılması ya da bir kral tarafından yapılması sonucu değiştirmez. Çünkü İslam’a
göre yapılmadığından sonuç aynıdır. İslam sadece kendi kanunlarının geçerli
görüldüğü devletlerde yaşayabilir.
ŞARAP KUPA BARDAĞINA SIĞMAZSA
Kupa bardağında şarap saklamak kalkmıştır artık içki
fabrikaları harıl harıl çalışır insan aklını örtmek için. Devletin vergi alarak
yasallık kazandırdığı hatta bizzat kendisini işlettiği normal kurumlar
olmuştur. Kumar fuhuş da öyle. Fuhuş evlerinin patronları vergi rekortmeni diye
övülür ve fuhuşun reklamına vasıta kılınır. Müslümanların ahlakı hem devletin
bizzat işlettiği hem de vergisini alarak onay verdiği Medya kurumları
tarafından tamamen bozulur, İslami terbiyeyi vermek zorlaştırılır neredeyse imkansız
hale getirilir.
Buna rağmen bireysel yaşamında hala Müslüman kalabilmenin
mücadelesini veren bireyler mahkemelerle Laik Şeriata zorla uydurulur. Örneğin
Kur’an miras bölüştürmesinde erkeğe iki kıza bir hisse verilmesini emreder. Ali
(a.s) Şeriatında bu tam olarak uygulanır. Muaviye Şeriatında eğer Muaviyenin
adamlarıysa miras eşit bölüştürülür kız erkek farkı gözetilmez. Laik Yezidi
Şeriatta ise kız erkek eşit miras alır şeklinde beşeri hüküm bizzat yasalarda
yazar. Artık tüm ülke hakimleri, dini kaygılar nedeniyle mirası Allah’ın
istediği gibi pay etmek isteyen çocukları zorla insan yapımı kanuna uydurur.
MESELENİN TEMELİ ADALET
Kur’an Allah’ın kitabıdır. Adalet için gönderilmiştir.
Müslümanların Allah ve çevresiyle ilişkilerini düzenler. Devletin yasaları
dahil tüm yasaların ve yargılamaların Allah’ın emir ve yasaklarına göre
yapılmasını emreder. Müslüman buna Lebbeyk (emrindeyim) diyerek teslim olan
kİŞİDir. Ali (a.s) Şeriatı bu emir ve yasakları başta yöneticiler, devletin
kanunlar ve halk olmak üzere her yere hakim kılan düzendir. Bu düzenin
garantisidir. Muaviye Şeriatı ise görünürde ve lafta bu şekildedir ancak
uygulamada tamamen zulüm hakimdir. Halk sınıflara bölünür, Seçkinler sınıfının
lehine görülmemiş kanunlar vardır adeta. Bu kanunlarla Muaviye taraftarları
kayrılır halk ezilir. Halk fakir yönetim saray ehlidir. Yezid Şeriatında ise
Allah’ın yasaları hiç yönetime yaklaştırılmaz Muaviye şeriatında gizli olan
günah, Yezid Şeriatında açıktan ve yasal olarak işlenir.
İşte İslam’ın köküne dinamit koymak anlamına gelen bu Yezid
şeriatı olduğunda Hüseyni kıyam durmaz. İmam kendini ve tümü 72 kişi olan
yarenlerini, Şiilerini şehadete teslim etmekten çekinmez. İslam’ı mazlumiyeti
ve kanıyla korur. İslam’ı yok olmaya yüz tutmuş sesini dünyanın belleğinde
kaybolmayacak şekilde haykırır:
“Görmüyor musunuz İyiliği emretmek kötülüğü yasaklamak
yasaklanmış. Günah açıktan işlenir hale gelmiş. Hem de devlet eliyle! Yok mu şu
gök kubbe altında Laik Yezid Şeriatına karşı İslam Şeriatını kurmak isteyen
bana uzanacak bir yardım eli!”
Ali Mert