Rasthaber - İktidarın önünde, Türkiye’yi yarı-demokratik bir rejimle bile sokmayı başaramayacağı yeni bir stratejik görev mi var?
Sorunun daha net anlaşılması için anımsatayım: ABD’nin
Türkiye’yi Irak için kuzey cephesi yapma talebine Ecevit hükümeti
ve TSK direnmiş; Başbakan Yardımcıs Bahçeli’nin koalisyon
hükümetini bozmasıyla erken seçime gidilmiş, Washington’un görevine talip olan
AKP’nin seçimi kazanabilmesi için Atlantik sponsorlu kampanya yürütülmüş ve
sonrasında da Türkiye’nin önüne ABD’nin 1 Mart 2003 tezkeresi konmuştu. Ancak
Türkiye AKP’ye rağmen yine de direnmiş ve tezkere geçmemişti. Sonra BOP
Eşbaşkanı Erdoğan, başka bir yolla ABD’ye hava ve deniz limanlarını
açmıştı. İşte Ergenekon ve Balyoz kumpasları, o gün ABD’nin Irak planına
direnen Türk ordusunu, ABD tezkeresine karşı çıkanları, ulusalcıları,
Kemalistleri ezme operasyonuydu, sonraki işlerin önünü açma operasyonuydu.
TRUMP’IN İRAN PLANI
ABD’nin şimdi de İran’ı hedef aldığı ama Irak, Libya ya da
Suriye’den farklı olarak ağır bir baskılama/çevreleme stratejisi izleyeceği
anlaşılıyor.
Trump’ın 1) Gazze planı, 2) Yemen’e başlattığı saldırı,
3) “Yeni Suriye” inşası ve 4) İran’ı baskılama/çevreleme hedefi, bir bütün ve
İsrail’in güvenliği içindir.
Trump, bu kapsamlı stratejisinde AKP hükümetini “kullanabileceğini”
hesaplıyor. Washington’a göre Türkiye bu dört konunun üçünde belirleyici aktör
durumunda; Gazze planı için Hamas üzerindeki nüfuzu, yeni Suriye inşasında
çeşitli örgütler üzerindeki kontrolü ama daha önemlisi İran’ı çevreleme
konusunda gücü ABD açısından kritik önemde.
TRUMP ERDOĞAN’LA HANGİ KONUDA ÇALIŞACAK?
Baştaki sorumuza dönersek AKP hükümeti, bugünkü
yarı-demokratik rejimle bile Türkiye’yi ABD adına İran macerasına sokabilir mi?
İşte 16 Mart Trump-Erdoğan telefon görüşmesi ile 19 Mart’ta İmamoğlu’na yapılan
operasyon arasındaki bağ, bu sorunun yanıtıyla ilgilidir.
Ne dedi Trump 16 Mart’ta Erdoğan’a: “Bölgesel
politikalarımızda sizinle çalışacağız” (A. Selvi, Hürriyet,
21.3.2025). Nasıl yorumladı o görüşmeyi Trump’ın Ortadoğu Özel
Temsilcisi Steve Witkoff: “Muhteşem ve dönüşümsel”
(AA, 22.3.2025).
İşte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’a giderek “dönüşecek”
ilişki için imzalayacağı mutabakatlanın hazırlığı amacıyla Washington’da
mevkidaşı Marco Rubio ile görüştü. Açıklamalardan Suriye’den
Gazze’ye, Rusya-Ukrayna ateşkesinden Azerbaycan-Ermenistan barışına, Bosna
Hersek’ten Avrupa ve Karadeniz’e pek çok konunun ele alındığı anlaşılıyor.
Bunları Trump’ın Erdoğan’a “Sizinle
çalışacağız” dediği “bölgesel ABD politikalarının” listesi
diye de okuyabilirsiniz.
Ama asıl olan ayrıntıda...
İRAN’A KARŞI TÜRK-KÜRT İTTİFAKI
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, “Suriye’nin,
İran’ın istikrar bozucu faaliyetlerinin güzergâhı olmayacağı” konusunda Rubio ve Fidan’ın
mutabık kaldığı belirtildi. Anımsayın, Fidan birkaç hafta önce
de İran’ı bölgedeki faaliyetleri nedeniyle hedef almıştı ve konu AnkaraTahran
hattında gerilime neden olmuştu.
Öte yandan AKP-MHP’nin Öcalan açılımı ile
Suriye’deki HTŞ-SDG anlaşması arasında doğrudan bir ilgi var. Bu süreçte bazı
Kürt yayın organlarında İran’a karşı tarihi Türk-Kürt ittifakına işaret
edilmesi dikkat çekiciydi.
Bunları tanımlayan bir de “başarı” listesi var. Trump’ın Erdoğan’a “Bölgesel
politikalarımızda sizinle çalışacağız” demesinin duyurulduğu yazıda
belirtilen, “Erdoğan’ın hamlesiyle dengeler değişti: Baas bitti, Şii
hilali çöktü, Rusların sıcak denizlere inme rüyası sona erdi” listesi,
Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeni “dönüşümsel” sürecin yönüne işaret
etmektedir.
Bu stratejinin çalışması, haliyle Trump için
Türkiye-İsrail normalleşmesini de gerektirmektedir.
EYLEMLERIN İKİ YÖNÜ
Görüleceği üzere iktidar, ABD stratejisine eklemlenerek bir
büyük göreve hazırlanıyor. Bunun için içeride siyasetin yeniden dizayn
edilmesi, ana muhalefet partisinin yeni sürece uygun şekilde dönüştürülmesi,
ihtiyaca uygun bir anayasa hazırlanarak sınırsız başkanlık yolunun açılması ve
yeni göreve uygun yeni rejim inşası gerekmektedir.
23 yıl önce masada Irak tuzağı vardı, 23 yıl sonra masada
İran tuzağı var.
Dolayısıyla milyonlarca yurttaşın “İmamoğlu’nun
hukuku” konusunu aşarak “tek adam rejimi”ne karşı yürüttüğü “Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir” eylemleri, aynı zamanda Türkiye’yi “ulusal dış politika”
zeminine çekme eylemleridir.
CUMHURİYET