Prof. Dr. Hasan Ünal, Zengezur Koridoru’nun işletmesinin 99
yıllığına ABD’ye verilmesinin Türkiye’ye yarardan çok zarar getireceğini
söyledi. ABD’nin Türkiye’nin doğu sınırlarına Amerikan birliklerini getirme
ihtimalinin de dışlanmaması gerektiğini belirten Ünal, “ABD, Azerbaycan ve
Ermenistan’ı NATO’ya alma niyetinde mi?” diye sordu.
Güney Kafkasya’da Azerbaycan ile Nahçıvan’ı doğrudan
birbirine bağlamayı amaçlayan Zengezur Koridoru, Ermenistan’ın
güneyindeki dar bir hat üzerinden geçmesi planlanan bir ulaşım yolu.
Türkiye açısından Nahçıvan üzerinden Orta Asya’ya doğrudan
kara bağlantısı kurma fırsatı sunsa da, Koridorun tamamen üçüncü ülkelerin
kontrolünde şekillenmesi; Ankara’nın ticaret, güvenlik ve enerji
politikalarında bağımsız hareket alanını daraltma riskini taşıyor.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, Radyo
Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına
konuk oldu. Programda Zengezur Koridoru’nun Türkiye’ye etkilerini yorumlayan
Prof. Dr. Ünal, şu mesajları verdi:
‘Zengezur’da 2020 mutabakatı görmezden geliniyor’
“9 Kasım 2020 tarihinde imzalanan üçlü mutabakat metni
görmezden geliniyor. Zengezur Koridoru’nun Ermenistan
topraklarından geçecek bölümünü Ermenistan Devleti kendi egemen toprakları
olarak Amerikalı bir şirkete 99 yıllığına kiralıyor. Ben şunu anlamadım;
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev Türkiye ile hiçbir görüşme yapmaksızın bu metni
imzalamış olamaz. Ayrıca çerçeve anlaşmaların imzalanması üzerine Türk
Dışişleri’nin memnuniyetini dile getiren açıklamaları var. Bundan niye ve nasıl
memnunuz? Birincisi; biz Amerika gibi nereye el atarsa orayı etnik, mezhebi,
dini vs. bölüp parçalayan, bunları ona-buna ‘demokratikleşme’ diye satan, kan
ve göz yaşından başka bir şey getirmeyen bir devletin Suriye’deki, Irak’taki
varlığından rahatsız değil miyiz? Peki bu devleti kendi elimizle doğu
sınırlarımıza neden getiriyoruz? Bir tek doğumuzda yoktu bu adamlar. Amerikalı
şirketin olduğu bir yere müdahale edemezsiniz. Bir de oraya Amerikan
birliklerinin getirilmeyeceğinin de bir garantisi yok. Biz bunu
destekleyecek miyiz? Eğer biz bunu destekleyeceksek bizim bütün dış politikamız
değişti.
Türkiye kuşatılmaya doğru gidiyor ve bunun karşılığında ne
aldığımız meçhul. Ermenistan ve hatta Azerbaycan’ı NATO’ya alma çabası mı bu?
Dolayısıyla burada çok önemli sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz.”
‘Trump Rusya ile sonuna kadar savaşmaktan yana değil’
“Şöyle bir çelişki var; aslında baktığınızda Trump Rusya’yı
kuşatmaya çalışıyor gibi görünmüyor, Ukrayna’da Rusya’nın istediklerinin
tamamını kabul etmiş durumda. Cuma günü Alaska’da muhtemelen bunun ayrıntıları
konuşulacak. Eğer Zelenskiy Amerika ile Rusya arasında
varılacak anlaşmayı elinin tersi ile itip, Avrupa ülkeleri de ‘Biz sana para ve
silah vermeye devam edeceğiz, savaşı sonuna kadar sürdüreceğiz’ derse Ukrayna
Amerika’ya rağmen savaşı sürdürebilir mi? Bu apayrı bir sorun. Trump Rusya ile
sonuna kadar savaşmaktan yana değil. Hatta bana sorarsanız aklının arka
planında Rusya ile küresel düzeyde iş birliği yapma gibi bir düşüncesi var.
Hatta ona ilave şeyler de olabilir. Bir anda Kanada’yı 51. Eyalet olarak
isterken, Grönland’ı isterken aslında 15-20 yılda seyr-ü sefere açılacak olan
Kuzey Buz Denizinde Rusya ile birtakım avantajları konuşmaya hazırlanıyor. Öyle
bir Trump buraya gelip neden burayı karıştırsın? Ukrayna’yı NATO üyesi
yapacağız derken büyük bir savaşa sebep olmuş bir Amerika, Zengezur Koridoru
işine neden girsin?”
‘Dış politikada savruluyoruz’
“Türkiye kelimenin tam anlamıyla bir dış
politika dehası halinde. Kendisine kısa ve orta vadede zarar
verebilecek bütün dış politika hamlelerini ideolojik bir bakışla veya o anda
‘yaparız abi ya’ der gibi bir anlayışla yapıyor. Dış politika bir kez daha feci
bir şekilde savrulmuş durumda.”
‘Rusya-Çin-İran Türk Devletleri Topluluğu’na gözlemci
olmalı’
“Türk Devletleri Teşkilatı’na Türkiye’nin öncülüğünde Rusya,
Çin ve hatta İran gözlemci üye olarak davet edilebilir. Böylece onlar Türk
Devletleri Teşkilatı içinde ne olup bittiğini görürler. Burası NATO’nun
ya da Amerika’nın bir uzantısı değil. Rusya, Çin, İran’a zarar vermek için
burada değiliz. Biz Türk devletleri arasında iş birliği ve bölge ülkeleri ile
iş birliğini daha da artırabilmek için buradayız. Bu güven artırıcı bir önlem
olur. Şimdi mesela Zengezur’a Amerikan şirketi geldiğinde Orta Asya’daki
devletlerin Rusya ile, Çin ile ve bizimle ilişkileri üzerine de forumlar
yaratıyor olabiliriz. Bunların çok ayrıntılı düşünülmüş olması gerekirdi.
Gelinen sonuç şunu gösteriyor; Türkiye Ukrayna savaşının başında dengeli ve
dikkatli politika belirlemişti, oradaki eksik ve yanlış olan şey Suriye’deki
yönetim ile ulaşmayı yapmamakta ısrarcı olmasıydı. Aslında çok enteresan; Cumhurbaşkanı
Erdoğan defalarca ‘yapalım, yapmalıyız’ diye birçok açıklama yapmasına
rağmen her defasında bakanlıklar araya girerek adeta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
açıklamalarını boşa çıkardı. Bu bir iyi polis, kötü polis miydi; yoksa iyi
planlanmadığı için böyle sonuç mu vermedi? Sonuçta Suriye işi oldu, bitti. Şu
anda pişman olduğumuzu söylemiyoruz ama Suriye’deki istikrarsızlıktan ve
Suriye’de işlerin istediğimiz gibi gitmediğimizden şikayetçiyiz.”
‘Barrack’ın ağzına biber sürülmeliydi’
“Tom Barrack ‘abuk subuk’ konuşuyor. Sevr’e, Lozan’a atıfta
bulunuyor ve ‘Oralarda Kürtler’e biraz kötü muamele edildi’ diyor. Barrack
Dışişleri’ne baştan çağırılıp, benim o zamanki ifademle ‘ağzına biber sürülmesi
gereken’ biriydi. ‘Bak kardeşim senin aklın ermiyor herhalde. Bunları bu
şekilde konuşamazsın, bu şekilde davranamazsın’ diye uyarılması lazım. Ama ben
bakıyorum, bizim Dışişleri Barrack’ın açıklamalarından memnun görünüyor. Galiba
Dışişleri Bakanı’nın bir açıklaması vardı, Tom Barrack’ın vizyoner
kişiliğinden bahsediyordu.”