A Haber muhabiri Hatice Kübra Bal'ın sorularını yanıtlayan
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Said Hatipzade, İsrail ve ABD'nin saldırılarını
"uluslararası hukukun ağır ihlali" olarak nitelendirirken Tahran'ın
nükleer program hakkından vazgeçmeyeceğini söyledi.
Nükleer müzakereler konusunda Türkiye'nin rolüne dikkat
çeken Hatipzade, Türkiye'yi "güvenilir bir ev sahibi" olarak
tanımladı ve E3 ülkeleriyle görüşmelerin süreceğini belirtti.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Said Hatipzade'nin
açıklamaları:
İstanbul'daydık ve sanırım samimi ve dostane görüşmeler
yaptık. Aynı zamanda karşılıklı kaygı ve ilgi duyduğumuz konular hakkında çok
doğrudan görüşmeler yaptığımızı söyleyebilirim. Türkiye hükümetine,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı'na ve ikili ilişkilerimize ne derece
önem verdiğimizi gösteren bu toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere
teşekkür ederim. Aynı zamanda Türkiye'yi bu tür önemli görüşmeler için ne kadar
uygun bir yer olarak gördüğümüzü de gösteriyor. Tabii ki devam etmeye karar verdik.
Muhtemelen bildiğiniz gibi İran'ın nükleer anlaşması olarak bilinen JCPOA
(Joint Comprehensive Plan of Action), ABD'nin JCPOA'dan çekilmesinin ardından
uzun yıllardır baskı altında olan bir anlaşmadır. Biliyorsunuz ki İran,
KOEP'ten çekilmemesi halinde bunu yapacaklarına dair söz veren Avrupalıların
olası tazminatı karşılığında bir yıllık stratejik sabır gösterdi. Biz de bu
stratejik sabrı uygulamaya karar verdik. Ne yazık ki Avrupalılar anlamlı bir
şey yapamadılar. Aslında ABD'nin KOEP'ten yasadışı bir şekilde tek taraflı
olarak çekilmesini telafi etmek için yeterli iradeye sahip değillerdi. Daha
sonra İran elbette JCPOA kapsamındaki taahhütlerini azaltarak bir denge kurmaya
karar verdi. Şimdi bu görüşmeler devam edecek. Devam etmeye karar verdik ve
bunu yapacağız. Ancak kimsenin bunu suiistimal etmemesi ve dış politika alet
çantasında bir araç olarak kullanmaması için dikkatli ve uyanık olmalıyız.
Avrupalıların, eğer amaç iki taraf arasında anlamlı bir anlayışa ulaşmaksa, her
şeyin mümkün olduğunu anlamalarını umuyoruz.
Bu tur görüşmeleri Türkiye'de yapmaya karar vermiş olmamız
bile Türkiye'nin ne derece güvenilecek bir yer olduğunu düşündüğümüzü ve dost
ülke Türkiye'nin ve Türkiye hükümetinin bunu organize edebileceğini ve bu
önemli görüşmelere ev sahipliği yapabileceğini gösteriyor. Gelecekte ihtiyaç
duyulması halinde Türkiye'nin bu tür önemli görüşmelere ev sahipliği yapacağına
güvenebileceğimizi düşünüyoruz.
İsrail ülkemize karşı bir saldırı başlattı. Ülkem saldırı
altındaydı ama sadece İsrail tarafından değil. İsrailliler ve Amerikalılar
tarafından çok koordineli bir saldırı ve saldırganlıktı. Aslında İsrail İran'ı
terörize etmeye başladığında biz müzakerelerin ortasındaydık ve görevde olmayan
komutanlarımıza gece yarısı, aileleriyle birlikteyken suikast düzenlediler.
Hatta bu komutanların komşularını ve yaşadıkları yerleri de hedef aldılar. Yani
asıl amaç sadece bahsettiğiniz nükleer tesisler değildi, aynı zamanda üst düzey
komutanlarımıza da suikast düzenlemek istediler. Elbette nükleer tesislere
saldırmak uluslararası hukukun ağır bir ihlalidir, belki de uluslararası
hukukun en kötü ihlalidir çünkü tüm nükleer tesislerimiz BM güvencesi ve
UAEA'nın sürekli denetimi altındaydı. Hepsi ilan edilmiş tesislerdi ve
yerlerinde duruyorlardı.
Makineler orada kuruluydu ve gerçekten çalışıyorlardı.
Dolayısıyla Amerikalılar ve İsrail'in yaptığı şey uluslararası hukukun ağır bir
ihlalidir ve sorumlu uluslararası makamlar tarafından değerlendirilmesi
gerekmektedir. İran bu konuyu kesinlikle takip edecektir. Ancak önemli olan
İran'ın barışçıl nükleer haklarını savunmaya hazır olmasıdır. İran
kaynaklarının ve enerjisinin büyük bir kısmını bu barışçıl programa ayırmıştır
ve İran'ı bundan mahrum bırakamazlar. Dolayısıyla, nükleer sahalarımıza ve tesislerimize
saldırmış olsalar da İran'ın barışçıl nükleer faaliyetlere yönelik iradesini
ortadan kaldıramadılar ve bu irade sonsuza kadar devam edecektir.