Rasthaber - Mantık ilmi, düşünmenin kurallarını ortaya koyan, doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlayan ve zihinsel faaliyetleri düzenleyen temel bir disiplindir. Tarih boyunca gerek İslam düşünürleri gerekse Batılı filozoflar tarafından düşünce üretiminin ve bilimsel ilerlemenin vazgeçilmez bir aracı olarak kabul edilmiştir. Mantığın yalnızca felsefeyle değil, diğer tüm ilimlerle olan ilişkisi, onun teorik ve pratik değerini daha da pekiştirmiştir. Bu makalede, mantık ilminin diğer ilimlerle ilişkisi hem bilgisel hem de eğitsel açılardan ele alınacak, klasik mantık literatüründeki bölümlemeler incelenecek ve tasavvur-tasdik ayrımı üzerinden mantığın kavramsal temelleri değerlendirilecektir. Böylece mantığın hem bilimsel hem de eğitsel süreçlerdeki merkezi konumu ortaya konulacaktır.
Mantığın öteki insani ilimlerle olan ilişkisi bilgisel ve eğitimsel olmak üzere iki alanda incelenebilir:
Bilgisel Açıdan Mantığın Rolü
Mantık, diğer ilimlere nazaran farklı bir konumda durmaktadır. Çünkü onun konusu düşünmenin kendisini teşkil etmektedir. Diğer ilimler dış dünyadaki varlıkları ya da olayları konu edinirken, mantık bu dünyayı anlamlandırmada kullanılan zihinsel süreçleri sistematikleştirmektedir. Bu yüzden İslam düşüncesinde mantık genellikle “ulumun miftahı” yani ilimlerin anahtarı olarak nitelendirilmiştir (Taşköprüzade, 1985). Mantık ilmi, düşüncenin doğru bir biçimde yapılandırılmasını sağlamaktadır. Herhangi bir ilim dalı, sağlıklı bir şekilde gelişmek istiyorsa, kullandığı kavramların tanımlarının net olması ve kurduğu önermelerin sağlam temellere dayanması gerekmektedir. İşte bu noktada mantık devreye girer. Mantığın sağladığı tanım, tasnif ve çıkarım ilkeleri sayesinde bilgi üretimi tutarlılık kazanmaktadır.
Ancak mantığın işlevi yalnızca düşünme biçimini düzenlemekle sınırlı değildir. O aynı zamanda diğer ilimlerin temelinde yatan epistemolojik öncülleri de tartışmaktadır. Bu yönüyle mantık, bilgi felsefesiyle doğrudan ilişkilidir. Bilgi felsefesi, insan aklının hakikati bilip bilemeyeceğini sorgularken, mantık bu varsayımı kabul ederek doğru düşünmenin yollarını sunar. Bu durum, mantığın bilgi felsefesine dayandığını ve onun öncüllerine muhtaç olduğunu göstermektedir. “Acaba insan düşünüşünün gücü, varlığın hakikatlerini açığa çıkarmaya yeter mi?”, “İnsan kavramasında bulunan hatalara rağmen, kavrama aracına (yani duyu ve akıl ikilisine) güvenmek doğru ne kadar doğrudur?”
Mantık, insan aklının hakikate ulaşma kabiliyetine sahip olduğunu kabul eder. Bu kabule bağlı olarak; doğru düşünme hareketinin ve hakikate ulaşmada aklın doğru bir şekilde kullanılmasının nasıl olduğunu açıklar. O halde bilgi felsefesi bir “ön kabul “ olarak mantıktan daha önce gelmektedir.
Eğitsel Açıdan Mantığın Yeri
Eğitim tarihinde mantık ilmi, talebelerin zihinsel kabiliyetlerini geliştirmek ve düşünme alışkanlıklarını disipline etmek amacıyla öğretilmiştir. Özellikle medrese eğitiminde mantığın yeri tartışılmazdır. Ancak bu ilmin hangi sırayla öğretilmesi gerektiği konusu geçmişten günümüze değişen yaklaşımlarla ele alınmıştır. Klasik İslam âlimlerine göre, mantık matematik ve nefs terbiyesinden sonra öğretilmelidir. Çünkü matematik zihni keskinleştirir, nefs terbiyesi ise bireyin ahlaki sorumluluk bilinci kazanmasını sağlar. Bu hazırlık süreci tamamlanmadan mantık öğretilirse, birey kazandığı düşünsel gücü kötüye kullanabilir. Nitekim mantığın sağladığı güçlü akıl yürütme becerileri, etik temellere dayanmadan kullanıldığında yanıltıcı ve manipülatif olabilmektedir. Bazı geç dönem âlimleri ise Arap dili ve edebiyatı öğrenilmeden mantık öğretimine geçilmemesi gerektiğini savunmuştur. Bu yaklaşım, mantığın dilsel yapılarla sıkı ilişkisini dikkate alır. Çünkü mantık dil üzerinden işler; kavramlar, önermeler ve çıkarımlar ancak doğru bir dil bilgisiyle mümkün olmaktadır. Dolayısıyla dil eğitimi mantıksal eğitimin vazgeçilmez bir ön koşulu olarak değerlendirilmiştir.
Mantığın Konuları ve Kavramsal Temelleri
Mantık ilminin içeriği, onun işlevlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Klasik mantık literatüründe iki temel sınıflandırma yöntemi öne çıkar: Aristoteles’in geliştirdiği dokuzlu bölümleme ve İbn Sînâ’nın getirdiği ikili tasnif.
Aristoteles’in "Organon" adlı eserinde şekillenen dokuzlu bölümleme, mantığın konularını şu şekilde sıralamaktadır: Kategoriler, Önermeler, Kıyas, Burhan, Mugalata, Cedel, Hitabet, Şiir ve İsagoci. Bu sistemde düşünce hataları tanım (tarif) ve çıkarım (istidlal) olarak ikiye ayrılmaktadır. Tanım kısmı maddi ve şekli yönleriyle; çıkarım kısmı ise önermelerin yapısı ve kıyas biçimleriyle ele alınmaktadır.
İbn Sînâ ise bu konuları daha sade bir yapı ile “tasavvur” ve “tasdik” başlıkları altında toplamıştır. Tasavvur, bir nesnenin zihindeki imgesidir ve herhangi bir yargı içermemektedir. Örneğin "kuş", "güzellik" gibi kavramlar tasavvurdur. Tasdik ise bu kavramlar arasındaki ilişkileri değerlendirerek bir hüküm ortaya koymaktadır. "Kuş uçar" gibi cümleler tasdik içermektedir. Bu ayrım mantığın temel işlevlerini belirler: kavram oluşturmak ve yargıya ulaşmak.
Tasdik, bilgi değeri açısından farklı derecelerde olabilir: Yakin (kesin bilgi), Zann (kuvvetli ihtimal), Şek (eşit tereddüt) ve Vehim (zayıf ihtimal). Bu düzeyler, düşünsel iddiaların sağlamlık derecesini belirlemektedir. Ayrıca soru, emir, dilek gibi cümlelerin tasdik içermemesi, mantığın yalnızca bildirici ve doğruluk iddiası taşıyan cümlelerle ilgilendiğini göstermektedir.
Nihayet mantık, hem teorik hem pratik düzeyde ilimlerin temelini oluşturmaktadır. Düşünceyi yapılandırması, yanlışlardan ayıklaması ve bilgi üretimine sağladığı katkı sayesinde ilimlerin rehberi konumundadır. Bilgi felsefesiyle kurduğu ilişki, onun metafizik boyutunu; eğitimdeki yeri ise pratik değerini ortaya koymaktadır. Aristoteles’ten İbn-i Sina’ya kadar geliştirilen farklı sınıflandırmalar, mantığın ne denli köklü ve sistematik bir disiplin olduğunu gözler önüne sermektedir. Tasavvur ve tasdik ayrımı ise bu disiplini temellendiren kavramsal çerçeveyi sunmaktadır. Tüm bu unsurlar, mantığın yalnızca düşünsel değil, aynı zamanda ahlaki ve eğitsel bir rehber olarak konumlandığını göstermektedir.
ehlader
- - - - - - - - - - - - - - -
Kaynakça
1. Taşköprîzâde, Ahmed. Miftâhu’s-Sa‘ade ve Misbahu’s-Siyade. Kahir :Darü'l-Kütübi'l-Hadise, 1968
2. İbn-i Sina. eş-Şifa, el-Mantık.
3. Gazali. Bidayetü'l-hidaye;Muhammed Haccar. Beyrut:Dârü’l-Beşairi’l-İslâmiyye, 1990
4. Kutluer, İsmail. “Mantık”, DİA, c. 27, s. 296-303.
5. Uludağ, Süleyman.Felsefe-din ilişkileri :Faslu'l-makal; el-Keşf an minhaci'l-edille / Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed Kurtubi İbn Rüşd.İstanbul : Dergah Yayınları, 1985
6. Büyük Filozof ve Tıb Üstadı İbn-i Sina: Şahsiyeti ve Eserleri Hakkında Tetkikler. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014.XIII, 1019 s. : fot. ; 24 cm.