Culani geçmişte şöyle diyordu: “Beni cihad yoluna sevk
eden, Filistin meselesinin acısı oldu.” Ancak bu sözlerin hepsi, gücü eline
geçirmeden önceye aitti. Çünkü iktidara ulaştıktan sonra her şey tamamen
değişti.
Suriye’nin yarım yüzyılı aşkın süre boyunca yöneticiliğini
yapan Hafız ve Beşar Esed, İsrail ile hiçbir zaman teslimiyet ya da normalleşme
anlaşmasına imza atmadı. Fakat bugün Ahmed eş-Şar‘a, Suriye’yi doğrudan düşmana
teslim etme noktasına gelmiş bulunuyor. O yalnızca Suriye’yi değil, kendi ata
toprağı olan işgal altındaki Golan’ı da fiilen Siyonist rejime bırakmış
durumda. Filistin davası, Gazze ve Batı Şeria halkının çilesi ise unutulmuş;
tüm bunlar Donald Trump ve özellikle Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman
gibi Arap destekçilerini memnun etmek uğruna yapılıyor.
Geçmişte yalnızca gayriresmî şekilde dillendirilen Culani
temsilcileri ile İsrail arasındaki gizli görüşmeler, bu kez Suriye Resmî Haber
Ajansı (SANA) tarafından da teyit edildi.
SANA’nın haberine göre, “Suriye Dışişleri ve Göçmenler
Bakanı Esad Hasan Şeybani, Paris’te İsrailli bir heyetle görüşerek bölgenin ve
özellikle Suriye’nin güneyinin istikrarını güçlendirmeye yönelik konuları ele
aldı.”
Haberde müzakerelerin, gerilimi azaltma, Suriye’nin
içişlerine müdahaleden kaçınma, istikrarı destekleyici mutabakatlara ulaşma,
Süveyda vilayetinde ateşkese nezaret ve 1974 anlaşmasının yeniden
canlandırılmasına odaklandığı belirtildi. Görüşmeler, ABD arabuluculuğunda ve
“Suriye’nin birliği ile toprak bütünlüğünü koruma” iddiası altında yürütüldü.
Ancak SANA’nın aktarmadığı ayrıntıları, Amerikan haber
sitesi Axios ortaya çıkardı. Axios’un haberine göre, Paris’teki bu
görüşmede İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile Suriye Dışişleri Bakanı
Esad Şeybani bir araya geldi; toplantıya ABD’nin özel Suriye temsilcisi Tom
Barrack da katıldı.
Axios’un haberinde, toplantının aslında 14 Ağustos için
planlandığı ancak bu haftaya ertelendiği aktarıldı. Masadaki başlıca konulardan
biri, işgal altındaki Filistin topraklarından açılacak insani bir koridor
üzerinden İsrail’in Süveyda’daki Dürzîlere yardım sağlamasıydı. Amerikan ve
İsrailli kaynaklara göre böyle bir anlaşma, “ilişkilerin onarılmasına ve
gelecekte normalleşme sürecini ilerletmek için ABD baskısının güçlenmesine”
hizmet edecek. Özellikle Süveyda’daki son olaylar ve İsrail’in Suriye topraklarına
düzenlediği saldırılar dikkate alındığında bu durum daha da dikkat çekici hale
geliyor.
Bu gelişmeler, tıpkı daha önceki örnekler gibi, Ahmed
eş-Şer‘ el-Culani’nin imajına ağır darbe vurdu. Güce gelmeden önceki sloganları
ile iktidara ulaştıktan sonraki icraatları arasındaki çelişki, özellikle de
İsrail ile doğrudan müzakere masasına oturması, Arap ve İslam ülkelerindeki
halkların öfkesini artırmış durumda.
Söz konusu görüşmelerin sadece Fransa’da değil; Azerbaycan,
BAE, hatta Şam ve işgal altındaki topraklarda da genellikle güvenlik ve
istihbarat temelli buluşmalarla sürdürüldüğü ifade ediliyor.
Bu tablo yalnızca Culani’nin ikiyüzlülüğünü ortaya koymuyor;
aynı zamanda onun, bir zamanlar uğruna yemin ettiği değerleri – Filistin
davasını ve bölgenin Batı sömürüsünden kurtuluşunu – kolayca feda etmeye hazır
olduğunu gösteriyor. Bugün ise tek amacı iktidarda kalabilmek; bunun için
Siyonist rejime ve Batılı güçlere taviz üstüne taviz veriyor.
Tüm bu ifşaatlar, Gazze’nin ağır bombardıman altında olduğu,
halkın abluka ve açlıkla boğuştuğu, her gün çocukların öldürüldüğü, direniş
gruplarının ise canları pahasına mücadele ettiği bir dönemde yaşanıyor.
Son günlerde çok sayıda medya kuruluşu ve Gazze halkından
birçok kişi, Culani’nin İsrail’le iş birliği yolunu seçmesine sert tepki
gösterdi. Buna rağmen Culani ve temsilcileri, İsrailli yetkililerin karşısına
oturup Suriye’nin egemenliğini ve Filistin meselesini pazarlık konusu yapıyor.
Tek amacı ise açık: Gücü ve iktidarını koruyabilmek.