Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, iki gün önce
yaptığı açıklamada ABD ile Irak arasındaki anlaşmanın süresinin dolduğunu ve ABD’nin
muharip güçlerinin Eylül başında (Bağdat-Washington güvenlik anlaşmasına
göre) Ayn el-Esed Üssü ve Bağdat Havalimanı’nı terk edeceğini bildirmişti.
Medya raporlarına göre bu askerler Erbil’deki Harir
Üssü’ne taşınıyor ve artık Bağdat’ta bir görevleri bulunmuyor. Ayrıca
Irak’taki askeri eğitmenlerin faaliyeti sürecek, ancak bu faaliyetler uluslararası
koalisyon güçleriyle bağlantılı olmayacak.
Bazı kaynaklar, 13 Haziran’da İsrail rejiminin saldırısından
önceki günlerde bölgede yaşanan Amerikan askeri hareketliliğine dikkat çekerek,
bu yeni askeri nakliyenin de aynı çerçevede değerlendirilmesi
gerektiğini belirtiyor.
Ancak bu tür değerlendirmelerin, daha çok İsrail
rejimiyle uyumlu medya organlarının yürüttüğü psikolojik savaşın bir
parçası olduğu ve İran halkı üzerinde psikolojik güvensizlik yaratmayı
hedeflediği düşünülüyor.
Bu askeri hareketliliğe dair başka bir görüş ise, ABD’nin
Bağdat’tan Erbil’e taktiksel geri çekilmeyle, Başbakan Sudani hükümeti
üzerinde baskı kurmak ve Haşdi Şabi’ye yönelik daha fazla baskı
yapılmasını sağlamak istediği yönünde.
Şu anda ABD, Irak’taki askeri varlığına yönelik direniş
gruplarının itirazlarının geçersiz olduğunu ve askerlerin çekilmesiyle birlikte
Haşdi Şabi gibi grupların faaliyetlerinin meşruiyetini yitirdiğini iddia
ediyor.
Elbette bu ABD’nin ikiyüzlü bir iddiası; çünkü
aslında tamamen çekilmiyor, sadece Bağdat’tan Erbil’e taşınıyor. Bu da
onların Irak’taki varlığının ve faaliyetlerinin devam ettiğini
gösteriyor.
Son iki gündeki Amerikan askeri hareketliliği, birçok kişiye
2010 sonunda ABD'nin Irak’tan Kuveyt’e çekilişini hatırlattı. Bu olaydan
kısa bir süre sonra Tunus, Mısır, Libya ve diğer Arap ülkelerinde Arap
Baharı isyanları patlak vermişti.
Ayrıca, o dönemde Irak’ın Enbar ve Ninova vilayetlerinde
bazı aşiretlerin protestoları başladı. Bu protestolar daha sonra Suriye’deki
gelişmelerle birleşti ve Irak’ta DEAŞ’ın yükselmesine zemin hazırladı.
Bugün de Irak’ta, ABD ve İsrail rejiminin bu yeni askeri
hareketliliğiyle ilgili karanlık niyetlere dair ciddi endişeler var. Bu
askerî taşımanın bu kadar aceleye getirilmiş olması, Irak’ın geleceğinde
siyasi, güvenlik ve askerî krizler için bir hazırlığın işareti olabilir.
Bu krizler arasında:
yer alıyor. Bu senaryoların hedefi, Irak’ın parçalanması
ve istikrarsızlaştırılmasıdır ki bu durumdan ABD ve İsrail rejimi memnuniyet
duyar.
Iraklı gazeteci ve yazar Muhammed el-Hamd, Tesnim
Haber Ajansı'na verdiği demeçte şöyle dedi:
“2003 yılından bu yana ABD’nin öncülüğündeki uluslararası
koalisyon, terör örgütlerine maddi destek sağlamıştır ve hâlâ bu örgütleri
bölgede desteklemekte ve kontrol etmektedir. Asıl hedefi, 'Büyük İsrail
Projesi’ne ulaşmaktır.”
El-Hamd, Suriye’de terör örgütlerinin sahneye çıkmasının, bu
örgütlerin ABD ve İsrail rejiminin kontrolü altında olduğunu açıkça
gösterdiğini belirterek şöyle devam etti:
“Bu örgütleri tamamen yok etmiyorlar, sadece kontrol altında
tutuyorlar. Böylece bu grupları her zaman ve her yerde bir araç olarak
kullanabiliyorlar. Aynı zamanda ABD, Irak ve genel olarak bölgede kalıcı
varlığını pekiştirmeye çalışıyor.”
Sonuç: ABD’nin Irak’tan Gerçekten Çekildiği Söylenemez
Tüm bu analizlerin ötesinde herkesin net olarak bildiği
bir şey var: ABD'nin Irak’taki planları iyi niyetli değil, ve ABD bu
bölgenin sakinlik ve istikrara kavuşmasını istemiyor.