Rasthaber - Kayhan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari kaleme aldığı yazısında, İslam ülke liderlerinin siyonist rejimin cinayetlerine karşı tutumlarını eleştirdi.
Şeriatmedari'nin yazısı şu şekilde;
1. Bu varsayım, birçok İslam ülkesinin liderlerinin bağımlı ve işbirlikçi kimlikleri göz önüne alındığında uzak ve imkânsız gibi görünse de “imkânsız bir varsayım, imkânsız değildir!” Şimdi farz edelim ki tüm İslam ülkeleri, ortak bir bildiri yayınlayarak Siyonist rejimin cinayetlerini ve Gazze halkına yönelik soykırımı kınadı. Peki sonra ne olur? Siyonistler cinayetlerine son mu verir? Kesinlikle hayır! Siyonist rejim bugüne dek hangi BM kararına ya da uluslararası sözleşmeye uymuştur ki, İslam ülkelerinin ortak bildirisi ikinci örnek olsun?!
2. Bazı İslam ülkelerinin yönetimleri, sadece bu
soykırımcı rejime karşı bir şey yapmamakla kalmıyor, aynı zamanda Siyonist
rejimle gizli ekonomik ilişkiler de yürütüyor. Hatta Yemenli devrimcilerin
İsrail’e mal taşıyan gemilere yönelik etkili saldırıları sırasında, deniz-kara
koridorları açarak İsrail’e yardım ettiler. Bu sözde İslam ülkelerinin
İsrail’le işbirliği, onların işbirlikçi ve kukla doğasından kaynaklanıyor. Ve
bu durum değişmediği sürece bu çirkin ve aşağılık süreç de devam edecektir.
Peki çözüm nedir? Gazze’de kadınların, çocukların, erkeklerin aç bırakılarak
katledilmesini nasıl sadece izleyebiliriz?
3. Bu sorunun çözümünü ve kurtuluş reçetesini, İmam
Humeyni’nin (Allah rahmet eylesin) şu talimatında aramak gerekir. Buyurun
okuyun:
"Müslümanların zayıflığı ve İslam ülkelerindeki bozulmaların kaynağı
hükümetlerdir... Halklar, İslam’ın ve milletlerinin çıkarlarına aykırı hareket
eden hükümetlerle, İran halkının Şah ile yaptığı gibi hesaplaşmalıdır. Eğer bu
anlayış, halk ile hükümetin çeliştiği yerlerde uygulanırsa, sorunlar çözülür ve
yabancıların eli İslam ülkelerinden kesilir. Ben Allah’tan, ya hükümetleri
İslam’a ve Müslümanların menfaatlerine uygun şekilde davranmaları için
uyandırmasını ya da halkları bu hükümetlerin üzerine galip getirmesini ve
onları ortadan kaldırmasını niyaz ediyorum."
4. 2010-2012 yılları arasında, güneybatı Asya ve
kuzey Afrika’da kukla yöneticilere karşı halk isyanları yaygınlaştı. Arap
ülkelerinde halk, zalim ve işbirlikçi yöneticilere karşı ayaklandı ve sokaklara
döküldü. Bu kapsamlı hareket birçok ülkeye yayıldığı için "Arap
Baharı" olarak adlandırılsa da, bu hareketin en doğru adı “İslami
Uyanış” idi.
Bu halk hareketinin üç temel özelliği vardı ve bunları ne Batılı güçler ne de
Arap yöneticiler inkâr edebildi. Bunlar: İslami, halk temelli ve emperyalizm
karşıtı olmalarıydı.
Aynı özellikler, İran İslam Devrimi’nin nitelikleriydi. Ayetullah Hamenei şöyle
buyurmuştur:
“İmam, İslami Uyanış sürecini başlattı. İslam dünyasındaki ataletsizlik ve
pasiflik, İmam’ın hareketiyle zayıflamaya ve yok olmaya başladı. Bugün İslam
ümmeti, İslam Devrimi’nden önceki döneme kıyasla çok daha hareketli, canlı ve
aktif bir konumdadır. Ama bu alanda daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu da
aşikârdır.”
5. Geniş çaplı İslami Uyanış hareketi uzun
sürmemiş olsa da, onun izleri bugün hâlâ birçok [sözde] İslam ülkesinde “küller
altındaki ateş” gibi gizliden gizliye varlığını sürdürüyor. Özellikle
Siyonist rejimin işlediği vahşi cinayetlerden sonra bu ateş, sadece Müslüman
milletleri değil, dünya genelindeki halkları, hatta Batı ülkelerindeki
kamuoyunu bile İsrail’e karşı ayaklandırdı. Halklar, sadece Siyonist rejime
değil, onu koruyan Batılılara ve onların işbirlikçisi yerel hükümetlere de
karşı çıkıyor.
Bugün İslam dünyasında bu kutsal ateşin yeniden alevlenmeye başladığına dair
birçok işaret var. Ve çok uzak değil ki, İmam Humeyni’nin şu duası
gerçekleşsin:
“Ya yöneticiler İslam’ın ve Müslümanların çıkarına hareket ederler ya da
halklar onları devirir.”
Birçok delil gösteriyor ki, burada sözü edilen süreç
yaşanmakta. Beklenti şudur ki, bazı İslam ülkelerinin liderleri birinci
seçeneği tercih eder, yani hem Müslümanların hem de kendi menfaatlerini,
emperyalistlerle açık veya gizli ittifaklara tercih eder. Çünkü kesin olan şu
ki, dünya ve ahiret saadetleri de bu tercihten geçmektedir.