Pilotlardan Mossad Ajanlarına; İsrail'deki Uçurumun Derinliği Nasıl Ortaya Çıktı?

GİRİŞ: 20.04.2025 12:33      GÜNCELLEME: 20.04.2025 12:33
Rasthaber -   İbrani çevreler, Hava Kuvvetleri'nden başlayıp Mossad gibi diğer hassas kurumlara ve ardından elit kesime kadar ulaşan savaşa karşı protesto dilekçelerinin, her şeyden önce İsrail toplumundaki uçurumun derinliğini ve toplumla askeri ve siyasi kurumlar arasındaki büyüyen güvensizlik krizini yansıttığına inanıyor.

Siyonist rejim, eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, bu rejimin askeri ve güvenlik kurumlarıyla sınırlı kalmayan, akademisyenler, doktorlar, yazarlar vb. gibi seçkin kesimlere ulaşan giderek artan protesto gösterilerine şahit oluyor. Hepsi, Gazze savaşının sona ermesini ve İsrailli esirlerin derhal geri getirilmesini talep ediyor.

Savaşın Devamına Karşı Siyonistlerin Büyük Protestolarının Boyutları

Bu protesto dalgası 9 Nisan'da başladı, yani 1.200'den fazla pilot ve hava kuvvetleri yedek unsuru, Gazze savaşının devam etmesine ve Gazze şeridindeki İsrailli esirlerin hayatlarının tehlikeye atılmasına karşı protesto amacıyla hizmet vermeyi reddeden bir dilekçe imzaladı ve protestocular arasında İsrail ordusunun eski genelkurmay başkanları ve bu rejimin üst düzey subayları da bulunuyordu.

Ben-Gurion, Tel Aviv ve Ariel üniversitelerinin eski dekanları da dâhil olmak üzere 1.800'den fazla kişi 11 Nisan'da bir protesto dilekçesi yayınladı. Bu protesto dalgası tüm Siyonist topluma ulaşan bir kartopu gibiydi ve Hava Kuvvetleri birlikleri, Deniz Kuvvetleri subayları, zırhlı kuvvetler, yedek kuvvetler ve İç Güvenlik Akademisi mezunları vb'nin yanı sıra bu rejimin elitlerine de ulaştı ve hepsi “Savaşı reddediyoruz ve esirlerin derhal iade edilmesini talep ediyoruz” diye vurguladılar.

Ancak Siyonist yetkililer açısından bu protesto gösterilerinde en büyük şok, Mossad casusluk teşkilatı içindeki unsurların da savaş karşıtı protesto dalgasına katılmasıydı. Aralarında üç eski istihbarat şefinin de bulunduğu 250 eski casusluk görevlisi bir protesto dilekçesi hazırlayarak savaşa karşı çıktıkları bildirildi.

Bu protesto dilekçelerine Shaldag Unit, Shatat 13 gibi elit birlikler ve emekli polis memurları ile eski komiserler de katıldı.

Bu dilekçeyi imzalayan en önemli isimler arasında Danny Yatom, Efraim Halevy ve Tamir Pardo gibi eski Mossad yöneticileri de yer alıyor.

İsrail sağlık sektöründe çalışan 3 binden fazla çalışanın yanı sıra Nobel ödüllü isimler, 1.700 sanatçı ve yüzlerce yazar ve şair, savaşın sona ermesini talep eden protesto dilekçelerine imza attı.

Üniversite düzeyinde 3 bin 500 akademisyen, 3 bin eğitim sektörü çalışanı ve bin öğrenci bu protesto dilekçelerine katıldı.

Bu dilekçeler artık sadece sembolik ifadeler olmaktan çıkmış ve Siyonist rejimin, özellikle de elit toplumun içinde derin bir hoşnutsuzluk, bölünme ve uçurum olduğunu yansıtmaktadır. Bu elit toplum, onlarca yıldır bu rejimin hayatta kalmasında en önemli etken olmuştur. Aynı zamanda, esirlerin serbest bırakılması konusunda yürütülen sallantılı müzakereler ve savaşın sona erdirilmesine yönelik iç baskılar da artmaktadır.

Müzakerelerin sonuçlandırılması ve savaşın sona erdirilmesi için net bir siyasi perspektifin bulunmaması nedeniyle, Siyonistler arasındaki protesto dalgası, İsrail toplumunda denklemleri altüst edebilecek derin bir ayrışmanın göstergesi haline geldi.

Bu hareketlerin ve protestoların önemi konusunda İbrani çevrelerinde, bu eğilimin İsrail'in iktidar kurumlarındaki iç bölünmeyi yansıttığı, toplumsal uçurumun derinliğini ve siyasal kutuplaşma durumunu gösterdiği yönünde ortak yorum ve analizler bulunmaktadır.

Siyonist analistler, savaşın devamına karşı çıkan seçkin askeri ve güvenlik birimleri mensuplarının protesto dilekçelerini imzalamasının, İsrail askeri teşkilatında istisnai bir gelişmeyi temsil ettiğine inanıyor. Zira İsrail, askeri ve güvenlik kurumları içerisinde bu kadar büyük çaplı iç protestolara nadiren tanıklık etmiştir.

Siyonistlerin Siyasi ve Askeri Kurumlarına Karşı Büyük Güvensizlik Krizi

Bu analistler, savaşa karşı protesto dilekçelerinin İsrail'in siyasi liderliğine ve askeri komutasına olan güvenin kaybolduğunu, toplumun büyük bir kesiminin, özellikle de elitlerin, kabineye ve orduya olan güvenini kaybettiğini vurguluyor. İsrail askeri ve sivil kuruluşları tarafından yayınlanan protesto dilekçeleri, Binyamin Netanyahu kabinesinin, bir buçuk yıldan fazla süren sonuçsuz savaşın ardından siyasi yollarla esir değişimi anlaşmasını tamamlaması yönündeki artan protestoları ve iç baskıları yansıtıyor.

İsrail ordusunda yedek general olan İsrael Ziv şunları söyledi: ‘Savaşın sona ermesini ve Gazze'deki esirlerin geri gönderilmesini talep eden dilekçeler, itaatsizliğe bir çağrı anlamına gelmediği gibi, bu durum İsrailliler ile kabine arasında giderek artan bir güven krizini yansıtmaktadır.’

Daha önce Piyade ve Paraşütçü Tümen Komutanlığı, Gazze Tümeni Komutanlığı ve İsrail ordusunun harekat dairesi başkanlığı gibi önemli görevlerde bulunan bu Siyonist general, İsrail televizyon kanalı Kanal 12'de yayınlanan yazısında şunları vurguladı: ‘Protesto dilekçelerini imzalayanlar arasında ordu ve güvenlik kurumlarının elitleri yer alıyor ve bu, İsrail'in siyasi liderliğinin savaşı ve İsrailli rehinelerin durumunu yönetmedeki başarısızlığına ilişkin derin endişeyi ifade ediyor.’

Bu Siyonist General, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu sert bir dille eleştirerek şunları söyledi: ‘Bu dilekçeleri imzalayanlar Netanyahu'ya güvenmiyor, çünkü Netanyahu, İsraillilerin duygularını kendi siyasi amaçlarına, kişisel hedeflerine ve çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanıyor ve Gazze'deki esierlerin geri getirilmesini istemiyor. Savaşın mevcut haliyle, net hedefler olmadan sürdürülmesi ordunun yorgunluğuna ve bitkinliğine yol açacaktır ve bu durum İsrail'in onlarca yıldır benimsediği tüm güvenlik ilkeleri ve doktrinleriyle çelişmektedir.

İsrailli esirlerin Gazze'den geri getirilmesi meselesi, İsrail toplumundaki sağ ve sol arasındaki siyasi ayrışmayla ilgili değil, İsrail'in yerleşimcilere olan temel bağlılığıyla ilgilidir.’

İsrail ordusunda görevli doktor ve yedek albay Dr. Amir Blumenfeld de “Artık sessizliğin ihanet olduğu anlardayız” başlıklı yazısında şunları vurguladı: ‘Bugün yaşadığımız gibi kritik anlarda sessizliğe veya tereddüte yer yoktur ve Bakanlar Kurulu'nun Gazze'deki İsrailli esirleri geri getirme konusundaki kararlılığı, tüm İsraillilerin bu konuda sorumluluk üstlenmesini gerektirmektedir.

Eylemlere katılmayan, sessiz ve duyarsız kalanlar aslında haindir ve dayanışma ilkesini terk etmişlerdir. Özellikle İsrail'de ahlaki değerler giderek yok ediliyor.’

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM