Sâ'd Bin Ubâde sıradan bir sahabe değildi, aşiret reisi
olmakla birlikte bir takım faziletleri olan biriydi. Allah Resulü İmâm Ali'yi
vasî tayin etmemiş olsaydı belki de hilafete en uygun kişi Sa'd Bin Ubâde
olacaktı. Tarihî literatür onu şöyle anlatıyor: "Sa'd İslâmiyet’i kabul
eden ilk Medinelilerden biridir. İkinci Akabe Biatı’na katıldı ve Resûl-i
Ekrem’in seçtiği on iki nakib arasında yer aldı. Hazrec’in de ileri
gelenlerinden olan ve kabile içerisinde İslâmiyet’in yayılmasında önemli rol
oynayan Sa‘d hicretten sonra Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulundu ve
önemli görevler üstlendi. Resûl-i Ekrem’in vekili sıfatıyla Medine’de kaldığı
Ebvâ, 300 kişilik askerî birlikle Medine’yi korumakla görevlendirildiği Gābe ve
rahatsızlığı sebebiyle katılamadığı Bedir hariç bütün gazvelere iştirak etti.
Bu arada Ensar'ın sancaktarlığını, Evs ve Hazrec’e ayrı sancak verildiği zaman
ise Hazrec’in sancaktarlığını yaptı. Sa‘d, müslüman olduktan sonra hemen her
savaşta ordu için deve ve malzeme tedarik etti, muhacirleri devamlı gözeterek
onlara evini açtı ve Suffe ehlini doyuranlar arasında yer aldı. Sa‘d’ın Benî
Kurayza Gazvesi’nde ordunun yiyecek ihtiyacını karşıladığı ve Benî Nadîr’in
Medine’den sürülmesinin ardından ele geçirilen ganimetin tamamının ihtiyaç
sahibi muhacirlere verilmesinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Sa‘d,
Resûl-i Ekrem’in 'istişarede bulunduğu ve görüşlerine değer verdiği' birkaç
sahâbîden biridir.
Resûl-i Ekrem’in vefat ettiği gün Evs ve Hazrec ileri
gelenleri Sakīfetü Benî Sâide’de toplanarak Sa‘d b. Ubâde’ye biat ettiler.
Fakat bu gelişmeden haberdar olan Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Ebû Ubeyde b.
Cerrâh’ın toplantıya katılması ve Hz. Ömer'in müdahalesi ile durum değişti ve
Sâ'd b. Ubâde'nin ilân edilen halifeliği ilga edilerek Hz. Ebû Bekir’e biat
edildi. Sa‘d b. Ubâde, Ebû Bekir’e ve Sakīfetü Benî Sâide’de kendisi hakkında
ağır sözler söyleyen Hz. Ömer’e biat etmedi, ancak aleyhlerinde herhangi bir
faaliyette bulunmadı. Hz. Ömer’in hilâfetinin başlarında onunla yaptığı bir
tartışmadan sonra da Medine’den ayrılıp Dımaşk civarındaki Havran’a yerleşti.
Ensardan erken dönemde Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen altı kişiden biri olan Sa‘d
b. Ubâde (Abdülhay el-Kettânî, I, 186) on kadar hadis rivayet etmiştir."
Sâ'd Bin Ubâde hakkında aktarmış olduğumuz bilgiler böyle.
Sonuç olarak Sakife olayı sağlıklı bir şekilde ve analitik olarak
incelendiğinde İmâm Ali'nin vasîliğini kabul etmeyip "şûra" sistemine
inanan Sünnî cenah Sâ'd Bin Ubâde'ye haksızlık yapıldığı kanaatine varır. Eğer
"şûra"ya inanıyorlarsa doğal olarak halifelik "şûra" ile
ilk seçilmiş olan Sâ'd Bin Ubâde'ye aittir...
Ehl-i Beyt inancına göre ise ümmet için hayati bir mesele
olan vasîlik şuraya bırakılmayıp bizzat Allah Teâlâ'nın emri ile Peygamberimiz
vasîlerinin 12 imâm olduğunu ve bunların ilkinin İmâm Ali olduğunu beyan
etmişti. Vasîlik değişik vesilelerle birçok kez dile getirilmekle birlikte asıl
olarak Gadir-i Hûm'da ilân edilmişti. Allah Resulü "Veda Haccı"
dönüşünde Gadir-i Hûm mevkiîne geldiğinde uyarı mahiyetinde şu ayet nazil
oluyor: "Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu
yapmazsan elçilik görevini tamamlamamış olursun. Allah seni insanlardan
koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah inkârcılar topluluğunu hidayete
erdirmez." (Mâide: 67) Bazı rivayetlere göre Allah Resulü vasîlik ilânını
Mekke'de yapacakmış, ancak başta Muaviye'nin en yakın akrabaları olmak üzere
Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında İmâm Ali tarafında cehenneme gönderilen çok
sayıda Mekke'nin sadece eşrafından değil hemen hemen her aşiretinden insanlar
vardı. Mekke halkı tarafından kabul görmeyeceği ve tepki ile karşılanacağı
endişesi ile Allah Resulü Mekke'de İmâm Ali'nin vasîlik ilânını erteliyor. Buna
istinaden yola çıktığında uyarı mahiyetinde söz konusu ayet nazil oluyor. Allah
Resulü'nün endişesinden dolayı ayette, "Allah seni insanlardan
koruyacaktır" taahhüdü geçiyor. Ayetin hitamı da oldukça manidar:
"Şüphe yok ki Allah inkârcılar topluluğunu hidayete erdirmez." Demek
ki, vasîliği inkâr edecekler çıkacak...
Allah Resulü Gadir-i Hum'da 18 Zilhicce günü uzun bir hutbe
irad ediyor. Ashabına 23 yıllık risaletinin özetini anlatıyor ve ümmetin
bekâsına yönelik nasihatlerde bulunuyor. Özellikle cahileye dönemine geri
dönülmemesine ilişkin uyarı mahiyetinde nasihatlerde bulunuyor: "Akrabalık
bağlarını gözetin, birlik olun, sakın ola ki cahiliye dönemindeki gibi
birbirinizin boynunu vurmayın. Benden sonra yanlış yollara sapmayasınız diye
size iki ağır emanet bırakıyorum. Bunların ilk Allah Teâlâ'nın kitabı Kûr'ân-ı
Kerim, diğeri ise Kûr'ân-ı Kerim ile benim sünnetimin muhafızı olan Ehl-i
Beyt'imdir. Ehl-i Beyt'im ve Kûr'ân-ı Kerim Kevser Havzı başına varasıya dek
birbirinden ayrılmazlar. Bunlara sarıldığınız süre dalalete düşmezsiniz. Size
Ehl-i Beyt'imi emanet ediyorum, onlara nasıl davranacağınıza dikkat edin.
Benden sonra size rehberlik edecek olan vasîm İmâm Ali'dir. Benim Ehl-i
Beyt'imin imâmları 12'dir. Ümmetime rehberlik edecek onlardır."
Allah Resulü'nün bu açıklamalarından sonra sahabelerden İmâm
Ali'yi tebrik edenler oluyor. Rivayetlere göre ilk tebrik eden Hattaboğlu Ömer
ve Ebu Kuafeninoğlu Ebubekir oluyor. Tebrik merasiminden sonra şu ayet nazil
oluyor.
"Artık bundan sonra kâfirler dininizi yıkmaktan
umutlarını kestiler. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için
dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak
İslâmiyet’i beğendim." (Mâide: 3)
Demek oluyor ki, "Hatem'ül Enbiya" (son peygamber)
olan Allah Resulü Nübüvvet'in devamı olan "İmâmet" misyonunu Allah
Teâlâ'nın emri ile İmâm Ali'ye tevdi etmesiyle din binasının çatısı tamamlanmış
oluyor ve bu şekilde ayette belirtildiği üzere din kemâle eriyor.
Ancak ne yazık ki, Sakife toplantısında, "Peygamber
vasî bırakmamıştır" denilerek işbaşına "yanılabilir" ve
"yanıltabilir" özellikleriyle liyakat sahibi olmayanlar geçti. İlk
eksen kayması, ilk fay hattı kırılması böyle başladı. Evet, İslâm'a ilk darbe,
Sakife'de vuruldu. İlk karşı devrim Sakife'de oldu. Velâyet ve vasîlik misyonu
gasp edildi. Kûr'ân ve Kûr'ân-ı Natık (Konuşan Kur'an) mahcur bırakıldı.
"O gün (mahşer günü) peygamber der ki: 'Ya Rabbi bu ümmetim Kûr'ân'ı
mahcûr (terk edilmiş) bıraktı." (Furkan: 30)
Maatteessüf ki olay bu. Olması gereken olmayınca bakın
sonrasında neler oluyor? Müslümanlar olarak mahşer günü, dünyada iken bütün
yapıp ettiklerimizden ve yapıp etmekle mükellef olduğumuz hâlde yapmayıp terk
ettiklerimizden hesaba çekileceğiz...
Şu hakikati bilmiş olalım ki, İslâm bize mükemmel bir
medeniyet projesi sunuyor. Bu projenin sürdürülebilir özelliği peygamberlik
vasıflarından biri olan "mutahhar" (33/33) sıfatına sahip seçkin
imâmların ümmete rehberlik etmesiyle mümkündür.
Maatteessüf ki, liyakat sahibi imâmlar işbaşında olmayınca
zalimlere alan açıldı. Allah Resulü uyarmıştı. Vasî kim belliydi. Sakife'de
buna engel olundu.
Sonraki süreçte ise yönetim tamamen ısırıcı sultanların
eline geçti. "Tuleka" statüsünde olmasına rağmen ve "bu kişilere
siyasî yetki vermeyin" nebevî uyarıya rağmen ikinci halife Muaviye'yi
Şam'a vali tayin etmesiyle Sıffin ve Kerbelâ vakalarına kapı açılmış oldu. Ve
sonra tarih boyunca saltanat sistemleriyle ver gelsin zulümler, ver gelsin
katliamlar! Böyle mi olmalıydı? Sakife'de atılan ilk yanlış adım tarih boyunca
bu ümmete ve dünya insanlığına çok büyük bedeller ödetti ve ödetmeye devam
ediyor. Bakınız "illiyet" (sebep-sonuç ilişkisi) nelere mal
oluyormuş. Eğer ümmet Allah Teâlâ'nın sunmuş olduğu medeniyet projesi
kapsamında 250 yıl boyunca "mutahhar" Ehl-i Beyt imâmları tarafından
yönetilmiş olsaydı bugün yeryüzünün çehresi böyle olmayacaktı. Tarih boyunca
yaşanan savaşların, her türlü zulümlerin ve adaletsizliklerin önü alınmış
olacaktı. Ümmet ısırıcı sultanlar tarafından yönetildiği için
"illiyet" (etki-tepki) sonucu hep Haçlıların saldırılarına maruz
kaldı. Bugün ise ümmet Siyonist-Haçlı ittifakının muhatabı durumunda. Eşyanın
tabiatı boşluk kabul etmiyor. Ehl-i Beyt imâmları ve ümmet olması gereken yerde
olmadığı için dünyamız bu hâle gelmiş bulunmaktadır. Bugün İslâm medeniyetinden
mahrumiyeti bütün dünya insanlığı ve hatta canlılar âlemi de yaşamaktadır.
Yaşanan hasarın tespiti ise mümkün değil...