Deprem Bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Manisa ve
çevresinin jeolojik yapısına dikkat çekerek, bölgedeki fayların çalışma
sistemini ve bundan sonraki süreçte ne tür sarsıntıların yaşanabileceğini
anlattı.
Şener Üşümezsoy, Simav Dağı’nın yükselmesi ve önündeki
ovanın çökmesi nedeniyle bölgede düzenli olarak depremler yaşandığını
vurguladı. Geçmişte 1971 Şaphane, 1964 Demirci ve 2009 Simav depremlerinin aynı
mekanizma ile gerçekleştiğini belirten bilim insanı, son yaşanan 6.2
büyüklüğündeki depremin de bu sistemin bir sonucu olduğunu söyledi.
Menderes Masifi’nin kuzeyini doğu-batı yönünde kesen Simav
Fayının düşey çalıştığını belirten Üşümezsoy, “Bu faylar 6.4 veya 6.5
büyüklüğünden daha büyük deprem üretmez. Yaklaşık 20-25 kilometrelik bir
kırılma yaşandı” dedi.
Üşümezsoy, Ege Bölgesi’ndeki fay sistemini “piyano tuşları”
benzetmesiyle anlatarak, “Önce Gediz, ardından Simav, sonra Demirci yükseldi.
Şimdi de Sındırgı çöküyor. Bu düzen, Ege graben sisteminin doğal bir parçası”
ifadelerini kullandı.
Bölgedeki gerilmelerin güneye doğru arttığını vurgulayan
Üşümezsoy, 1964 Alaşehir depremi ve 1964 Manyas çökme olayı gibi örneklerle
sistemin çalışma mantığını açıkladı.
Son dönemde kamuoyunda Bursa ovasının Kuzey Anadolu Fayı’nın
güney kolu tarafından kırılacağı yönündeki iddialara da değinen Üşümezsoy,
“Bursa’da 1855’te kırılan fay, enerjisini iki kırılmayla boşalttı. 1999 gibi
bir senaryo bu bölge için geçerli değil” dedi. Gemlik ve İznik Gölü çevresinde
de benzer şekilde büyük bir deprem riskinin bulunmadığını ifade etti.
Üşümezsoy, Simav ve çevresinde küçük depremlerin süreceğini,
ancak büyük depremlerin fayın yapısı gereği sınırlı büyüklükte olacağını
söyledi. Bölgenin, normal fay tipi depremler üreten bir sisteme sahip olduğunu
ve bu nedenle yıkıcı mega depremler beklenmemesi gerektiğini belirtti.