Siyonist çete kafamıza silahı dayamışken, bomba
yağdırmadığı, yakıp yıkmadığı İslam coğrafyasında neredeyse tek karış yer
kalmamışken… Ve en önemlisi de ülkemizin sınırına dayanmışken, artık konuşmanın
ve “kınamanın” hiçbir anlamı yok! Masa başında bilmem kaç yüzüncü toplantı
yapılmış ve Siyonist çetenin suç listesi okunmuş sonra!
Bu toplantılar kimin umurunda? Hatta toplantıya katılan kaç
kişi önemsiyor bu işleri.
Necmettin Erbakan’ın “intaç” diye sıkça kullandığı bir
kelime vardı.
Yani “sonuç olarak ne elde ettin, onu söyle” derdi.
Yani “boş işleri bırak” demek isterdi.
Düşmana kendimizi güldürmeyelim!
Şu anda açık seçik bir “hak-batıl savaşı” var.
Masa başında savaş kazanılmaz.
Her Müslüman ülke kendi toprağını sonra da İslam coğrafyasını
güvenli hale getirmek istiyorsa eline silah almalı.
Ortaya güçlü bir “silahlı birliktelik” konmalı ve dünyaya
ilan edilmeli.
Aksi durumda, Allah muhafaza, hepimizin sonu Filistin gibi,
Irak gibi, Libya gibi, Suriye gibi ve İran gibi olacak.
Tecrübe edilen, tecrübe edilmez!
Arap Birliği Dışişleri Bakanlarının İsrail'in İran'a yönelik
saldırılarıyla başlayan çatışmalarla bağlantılı gelişmeleri değerlendirmek
üzere İstanbul'da düzenlediği toplantının akabinde sonuç bildirisi yayımlandı.
Bildiride, İran'a yönelik saldırıların, "Birleşmiş Milletler (BM) üyesi
bir ülkenin egemenliğine yönelik açık bir ihlal olduğu, bölgesel barış ve
güvenliği tehdit ettiği" ifade edilerek, "saldırganlığın
durdurulması, İran'ın nükleer programıyla ilgili bir anlaşmaya varmak için
müzakerelere geri dönülmesi ve ateşkes çabalarının desteklenmesi"
gerektiği vurgulandı. BM başta olmak üzere uluslararası topluma,
"uluslararası hukuku ihlal eden ve bölgesel güvenliğe tehdit oluşturan
İsrail saldırganlığının durdurulması için üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi
çağrısı yapılan bildiride, "diplomasi ve diyaloğun", BM sözleşmesi ve
uluslararası hukuka göre krizlerin çözümü için tek yol olduğu kaydedildi.
Bildiride, kapsamlı ateşkesin ancak "gerginlik ve çatışmanın tüm
nedenleriyle ele alınarak, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları durdurularak,
BM kuruluşları aracılığıyla bölgeye acilen yeterli ve sürdürülebilir insani
yardım sağlanarak ve Batı Şeria'da iki devletli çözümü baltalayan yasa dışı
İsrail uygulamalarının önüne geçilerek" sağlanabileceği belirtildi.
Arap dışişleri bakanlarının, "İsrail'in bölgeyi daha
fazla çatışma ve gerginliğe doğru ittiği" uyarısında bulunduğu bildiride,
"İsrail'in saldırgan politikalarına son verilmesi için uluslararası
toplumun harekete geçmesi, adil bir barışın sağlanması için çalışılması,
uluslararası kararlar ile 2002 yılında onaylanan Arap Barış Girişimi planının
uygulanması çağrısı yapıldı. Bildiride ayrıca "uluslararası su yollarında
seyrüsefer özgürlüğüne saygı gösterilmesinin gerekliliği" vurgulanırken,
"bunlara yönelik saldırıların küresel ekonomi ve enerji güvenliği üzerinde
kritik sonuçlar doğurabileceği hatırlatıldı.
Bölge ülkelerinin hava sahasının herhangi bir tarafça ihlal edilmesinin kınanması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının güvencelerine tabi nükleer tesislerin hedef alınmasından kaçınılması" talep edilen bildiride, "nükleer sızıntıların tehlikeleri ve bunların yol açabileceği yıkıcı insani ve çevresel etkiler" konusunda uyarıda bulunuldu. Bildiride BM ve daha önceki Arap Birliği zirvelerinde alınan kararlar temelinde, Orta Doğu'nun, nükleer silahlardan ve kitle imha silahlarından arındırılması çağrısı yapılarak, bölgedeki tüm ülkelerin, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na katılması gerektiği vurgulandı.