İngiliz Economist dergisi, ekonomi, siyaset, teknoloji,
kültür ve uluslararası ilişkiler alanında dünyanın en etkili haber ve analiz
kaynaklarından biridir ve bu gazete bir yazısında şu ifadelerde bulundu:
‘Babü’l-Mendeb’den geçen yük trafiği altıda bire düştü. Yemenlilerin
saldırıları, Avrupa’nın Afrika üzerinden alternatif rotayı tercih etmesine yol
açtı; bu da gidiş-dönüş yolculuğa 20 gün ek süre ve %33 yakıt maliyeti artışı
getirdi. Yemen, Avrupalıların deniz gücüyle ilgili iddialarını boşa çıkardı.’
Dikkat edilmelidir ki, daha önce küresel deniz ticaretinin
yaklaşık %14-15’ini Asya’dan Avrupa’ya aktaran eski deniz yolu, Yemenlilerin
tehditleri nedeniyle fiilen sekteye uğramıştır. Ancak görünüşe göre Yemenliler,
Gazze halkını savunma adına, Babü’l-Mendeb üzerindeki bu denetim düzeyinden pek
de memnun değiller ve bundan daha fazlasını istiyorlar! Şimdiye kadar Yemen
direnişinin Kızıldeniz’de, özellikle İsrail’in Eilat Limanına bağlı gemilere
yönelik saldırıları, bu limanın faaliyetlerini yaklaşık %90 oranında düşürmüş
durumdadır.
Ensarullah’a bağlı birliklerden biri olan El-Vehbi
Tugayları’nın komutanı Tuğgeneral Bekil el-Vehbi dün San’a’da yayımlanan devlet
gazetesi es-Sevra’ya verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Düşman Siyonist rejim
ve ortaklarının önünde duran askeri seçenekler, çok acı verici olacak. Bu
seçeneklerden biri, saldırıların devam etmesi halinde Babü’l-Mendeb Boğazı’nın
kademeli ya da tamamen kapatılmasıdır.
Bu boğazın kapatılması yönündeki muhtemel adım, Gazze’deki
soykırımı durdurmaya yönelik küresel baskı uygulama amacına hizmet edecektir.
Babü’l-Mendeb’in kapatılması, Gazze halkına İsrail ve ABD’nin ablukası
nedeniyle dayatılan açlık karşısında, dünyanın kendi sorumluluğunu hatırlatmada
etkili araçlardan biridir. Yemen, Filistin halkına karşı savaş suçlarının ve
soykırımın devam etmesi karşısında eli kolu bağlı kalmayacaktır.’
Belirtmek gerekir ki Yemen direnişinin bu yeni tehdidi,
yakın zamanda Yemen Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri’nin de
“Siyonist rejimin saldırılarını durdurmak ve Gazze’de açlık ve soykırım
siyasetine karşı koymak amacıyla artan askeri seçeneklerin değerlendirildiğini”
açıklamasının ardından geldi. Dikkat edilmelidir ki, Babü’l-Mendeb Boğazı,
Asya, Afrika ve Avrupa arasında petrol ve mal taşımacılığı için en hassas uluslararası
deniz geçitlerinden biridir ve bunun kapatılması tehdidi, bölgesel ve küresel
düzeyde geniş sonuçlar doğurabilir. Bu, Yemen direnişi için en temel
seçeneklerden biri olabilir.
Amerika’nın Global Security Enstitüsü’nün raporuna göre,
günlük 6 milyondan fazla varil petrol bu boğazdan geçmektedir ve buradaki
herhangi bir aksama, küresel enerji fiyatlarının aniden yükselmesine yol
açacaktır. Ayrıca, Maersk ve Hapag Lloyd gibi büyük denizcilik şirketleri son
aylarda rotalarını Babü’l-Mendeb’den Ümit Burnu’na çevirmiştir ve bu da
San’a’nın caydırıcı stratejisinin somut etkisini göstermektedir. Bunun
ötesinde, Londra’daki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi, Yemen’in tehditlerinin
devam etmesinin, Afrika Boynuzu bölgesindeki deniz güvenliğini ciddi biçimde
tehlikeye atabileceği ve uluslararası ticaret yollarında uzun vadeli değişimlere
yol açabileceği uyarısında bulundu.
İsrailli Orta Doğu ve Afrika uzmanı, Tel Aviv Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Eyal Zisser, İsrael Hayom gazetesinde yayımlanan makalesinde
şu ifadelerde bulundu: ‘İsrail’in zaferi, Yemen’deki yedinci cepheyle ciddi
biçimde karşı karşıya tamamlanmayacaktır. Yemenlilerin saldırıları artık sabahın
erken saatlerindeki küçük rahatsızlıklar değil, İsrail için doğrudan ekonomik
ve güvenlik sonuçları olan gerçek bir tehdide dönüşmüş durumdadır. Yemen’den
fırlatılan füzeler ve insansız hava araçları, İsrail’e ağır maliyetler
yüklüyor. Bunların en önemlisi, Kızıldeniz’de denizcilik faaliyetlerini
aksatması ve Eilat Limanı’nı felce uğratmasıdır.
İsrail’in Yemenlilerin saldırılarını kabullenmesi de zayıflık
sinyalleri gönderecek, bu da Yemenlileri saldırıları yoğunlaştırmaya teşvik
edebilecektir. Hatta tehdit dairesi sadece gemiler değil, İsrail’in sivil
havacılığını da kapsayacak şekilde genişleyebilecektir. Bu durum, İsrail’in
caydırıcılığını uzun vadede tehdit etmektedir. Ensarullah’ı geri kalmış bir
toprak parçasını yöneten ilkel bir grup olarak gösteren klişe artık doğru
değil, çünkü onlar şimdi, kendilerine yönelik saldırılara rağmen etkin şekilde
kullandıkları gelişmiş insansız hava araçları ve füze sistemlerine sahipler.'
Zisser, İsrail’in bu saldırılara verdiği karşılığı da
eleştirerek, bunun “bölük ve zayıf” olduğunu, daha çok medya amaçlı ve moral
verme amaçlı olduğunu, kesin bir sonuca ulaşmaya yarayan gerçek bir araç
olmadığını söyledi.
Sonuç olarak, bugün Kızıldeniz’de, Babü’l-Mendeb Boğazı’nda
ve işgal altındaki toprakların hava sahasında yaşananlar, sadece sınırlı bir
çatışma veya siyasi dayanışma göstergesi değil, Batı Asya bölgesindeki güç
dengelerinin değişiminin açık bir yansımasıdır.
Birkaç yıl öncesine kadar dünya medyası analizlerinde pek
ciddiye alınmayan bir askeri güç, şimdi sadece İsrail’in savunma sistemlerini alarm
durumuna sokmakla kalmıyor, aynı zamanda Beer Şeba ve Eilat gibi hedeflere
yönelik hassas saldırılarla Tel Aviv’in güvenlik ve ekonomik planlarını
sarsıyor.
Böyle bir ortamda Yemen ordusu, alışılmış kalıplardan farklı
bir caydırıcılık biçimi sergilemeyi başarmıştır ve bu, asker sayısına ya da
askeri harcamalara değil, operasyonel beceriye, hedef vuruşundaki hassasiyete
ve ekonomik yapılara müdahale gücüne dayanmaktadır.
Bu tür caydırıcılık, kuşatma uygulayan güçlerden değil,
kuşatma altındaki bir halktan doğmuştur.
Öte yandan, şu an gemilerin geçişi için dikkate alınan
Afrika rotası, Batı ve Siyonist rejim için maliyetli bir seçenektir ve bu rota,
direniş güçlerinin desteği ve tasarımıyla oluşturulmuş ve dayatılmıştır.
Bugün açıkça denebilir ki, Babü’l-Mendeb artık sadece bir deniz geçidi değil, bölgenin yeni jeopolitiğinde önemli bir sahneye dönüşmüştür. Burada Yemen, artık sadece Suudi Arabistan’ın kenarında kalan bir ülke değil, yeni dünya düzeninde etkili bir oyuncudur. Özellikle de işgal altındaki semaların ve uluslararası suların iradelerin ve stratejilerin rekabet alanına dönüştüğü bir dönemde.