AVN HÜKÛMETİNE FON KAPILARI AÇILIYOR
“Öncelik Lübnan’da. Trump yönetimi, Lübnan hükûmetine yıl
sonuna kadar Hizbullah’ı silahsızlandırarak ülkenin egemenliğini ve silah
tekelini geri kazanmasına imkân tanıyan bir teklif sundu. Bu planın eşlik eden
unsurları arasında İsrail’in ateşkesi ve güney Lübnan’daki mevzilerinden
çekilmesi bulunuyor. Trump’ın vizyonu, Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın
diplomasisi ve Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Lübnan hükûmetinin kararlılığı
sayesinde bu paket, ‘hayatta bir kez ele geçecek’ türden bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Geçen hafta Bakanlar Kurulu, ABD teklifinin ‘hedeflerini’ kabul etti ve Lübnan
Silahlı Kuvvetleri’ne Hizbullah’ın silahsızlandırılması için ağustos sonuna
kadar hazır olacak bir plan hazırlaması talimatı verdi.
“Lübnan, Trump’ın bölgesel stratejisinde öncü ve kilit bir
rol üstlenecek. Lübnan’ın dostları, Arap Körfezi ülkeleri ve Avrupa da
Hizbullah’ın silahsızlanması durumunda ekonomik yardım ve yatırım ile bir
anlaşmayı desteklemeye hazır görünüyor. Bu gelişme, Lübnan’ın Dünya Bankası ve
Uluslararası Para Fonu nezdindeki konumunu da güçlendirecek.”
RAND direktörü analizinin devamında özellikle Körfez
ülkelerinin Lübnan’daki ılımlı siyaseti desteklemede aktif rol üstlenmesi
gerektiğini vurguluyor ve Lübnan için güvenilir bir dost olarak Katar Başbakanı
Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’yi öneriyor. Direktör, Katar’ın cömert
malî yardımlarının yanı sıra Lübnan’daki merkezci ve ılımlı siyasi eğilimlere
desteğinin, önümüzdeki dört ay sürecek zorlu silahsızlanma aşamasında hükûmete
yarar sağlayacağını belirtiyor. Ayrıca direktöre göre “Katar, kanıtlanmış
diplomasisi sayesinde İran’ın Lübnan ve bölgedeki politikalarının niyet ve
sonuçlarını netleştirme konusunda uygun bir konumda bulunuyor; bu da Washington
ve Tahran ile güvenilir bir arabulucu olarak rolünü pekiştiriyor.”
SDG ANLAŞMAK İÇİN ACELE ETMİYOR
Suriye’deki geçiş sürecinin Lübnan’a kıyasla çok daha
karmaşık olduğunu da ifade eden RAND direktörü, SDG’nin Şam ile anlaşmak için
acele etmediğini aktardı. Haseke’de yapılan toplantının yüzlerce katılımcıyla
çoğulcu bir nitelik taşıdığını belirten direktör, bu toplantının Suriye
Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı öfkelendirdiğini kaydetti. Geçen hafta salı günü
SDG’nin Şam’a giderek müzakerelerin yeniden başladığını hatırlatan direktör,
görüşmelerde “hiçbir ilerleme sağlanamadığını” ifade etti. Amman’da yapılan toplantıya
ve SDG ile yürütülen müzakerelere değinen direktör, bu görüşmeleri “sürecin son
kilometresi değil, daha çok başlangıcın başlangıcı” olarak nitelendirdi. RAND
direktörüne göre, Suriye’de süreci canlandırabilecek unsur, “çoğulculuk
temelinde yeni bir siyasi yönetim” üzerinde uzlaşmak.
FEDERAL SURİYE
Direktör, Suriye planı için şunları çiziyor: “Lübnan gibi
Suriye de en sonunda çeşitliliğinde güç bulabilir. Yabancı savaşçılar, Suriye
hükûmetinden ve güvenlik birimlerinden çıkarılmalı. Anayasa, yerel liderler ve
polis güçlerine yetki veren, ordu ve merkezi güvenlik birimlerine asgari rol
biçen İsviçre tarzı federal bir model üzerine inşa edilebilir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, federal modele muhtemelen karşı
çıkacaktır; ancak Şam ile Kürtler arasındaki diyaloğu teşvik ediyor. Erdoğan,
Suriye’yi bir arada tutacak bir anlaşma istiyor, fakat kendi şartlarıyla.
Erdoğan hükûmeti, kısa süre önce silahlı mücadeleden vazgeçtiğini açıklayan ve
SDG’ye yön veren PKK teröristbaşı Abdullah Öcalan ile olası bir af anlaşması
müzakeresi yürütüyor. İsrail ise, Şara’nın cihatçı geçmişi nedeniyle Dürzilerin
davasını sahiplenmiş durumda. İsrail’in tercihi, Şara hükûmetini Şam’da
sıkıştırmak ve Kürtlerle arasındaki bölünmeleri kullanmak olurdu. Mevcut
süreçte rota değişikliği olmadığı takdirde bu, İsrail ile bitmeyen bir
çatışmayı tarif eder ki bu da Suriye birliğini güçlendirmek yerine zayıflatır.”
GAZZE PLANI
RAND direktörü Gazze’de bilinçlerin kökten değişmesi
gerektiğini de savunarak ABD’nin Filistin planı için şunları aktardı: “Nihaî
hedef, Trump yönetiminin stratejisine uygun olarak, HAMAS’ın rol almadığı,
ticaretin hakim olduğu bir bölgede, İsrail ve gelecekteki bir Filistin devleti
için ortak bir vizyonun oluşmasıdır.”
‘YENİ BORU HATTI ANKARA’YA RAKİP OLABİLİR’
RAND Direktörü Andrew Parasiliti, Trump’ın bölgesel
stratejisinde eksik parçanın Irak olduğunu söyledi. Direktör, “Irak, doğru
koşullar oluştuğunda hem Suriye’de hem Lübnan’da geçişleri destekleyebilir. 42
milyonu aşan nüfusu ve büyük enerji kaynaklarıyla Irak, bölgesel büyümenin ve
bütünleşmenin motoru olabilir; aynı zamanda Levant ile Körfez arasında köprü
işlevi görebilir.” dedi. Direktör, sözlerine şöyle devam etti: “Irak, devlet
içinde özerk bir Kürt bölgesini entegre etme deneyimiyle, doğru koşullar sağlandığında
hem federal bir Suriye’nin hem de SDG kontrolündeki Suriyeli Kürtler ile Şam
arasında bir düzenlemenin garantörü olarak Türkiye’nin yanında yer alabilir.
Irak, Suriye ile geniş bir sınıra ve Fırat Nehri dahil doğal bir bağa sahip.
Doğru koşullarda Irak, Suriye’ye hayati enerji ve ekonomik can damarı
sağlayabilir. Bu hafta Bağdat’ta Suriye Enerji Bakanı Muhammed el-Beşir, Irak
Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile onlarca yıldır kapalı olan Kerkük-Baniyas
boru hattının yeniden açılmasını görüştü. Boru hattı, SDG kontrolündeki
bölgelerden geçiyor ve Irak Kürdistanı üzerinden petrol boru hatlarına
bağlanarak gelir paylaşımı ve ortak denetim modeliyle işletilebilir. Yeniden
faaliyete geçtiğinde, günde 1,4 milyon varilden fazla petrol ihraç edebilir ve
varil başına 6 dolarlık taşıma ücretiyle 3 milyar dolardan fazla gelir
sağlayabilir. Bu rakam, hattı zamanla Akdeniz’e en verimli çıkış yolu olarak
Irak-Türkiye-Ceyhan boru hattına rakip hale getirebilir.
“Ağırlıklı olarak Şii nüfusa sahip bir ülke olan Irak, uygun
koşullar oluştuğunda, tümü Sünni olan diğer bölgesel aktörlerin rolünü
tamamlayacak şekilde güney Lübnan’ın da garantörü olabilir. Ancak bunun için
gerekli koşullar henüz oluşmuş değil. Potansiyel var, fakat Irak hâlâ ABD’nin
bölgesel stratejisinde kenarda kalan bir aktör.”
RAND direktörü, Irak’ın Trump’ın Orta Doğu stratejisindeki
eksik parça olmaya devam ettiğini belirterek, kasım ayında yapılacak seçimlerin
Irak’ın İran’dan uzaklaşıp ABD’ye yönelmesi için en iyi fırsatı sunacağını
kaydetti. Bu durumun, “Suriye, Lübnan ve bölge için memnuniyet verici bir
gelişme” olduğunu kaydetti.