Avrupa’nın Silahlanma Çıkmazı

GİRİŞ: 24.03.2025 08:59      GÜNCELLEME: 24.03.2025 08:59
Rasthaber -  ABD’nin George W. Bush ile başlayan, Barack Obama ve Joe Biden ile devam eden, Avrupa’yı denetim altına alma, NATO’yu doğuya doğru genişleterek Rusya’yı kuşatma ve Çin’e uzanma planı Ukrayna savaşında gelinen aşamada hezimete uğradı. ABD ve Avrupalı takipçileri yenildi ve Rusya kazandı. Trump sadece bu gerçeği kabul etti.

Macron’un başını çektiği Fransa, Almanya ve İngiltere savaş kampı, olmayan bir Rusya tehdidine karşı silahlanma planlarına hız verdi. ABD’nin Avrupa’yı yalnız bırakması ve NATO’dan çekilme tehdidi karşısında şimdi de ABD’siz bir NATO inşa etme çabası içine girdi. Aklı başında yazar ve siyasi gözlemciler, Rus tehdidinin bir yalandan ibaret olduğunu ve bunun halkı korkutarak silahlanmaya sessiz kalmalarını sağlamak için yapıldığını söylüyorlar. Ve şu soruları soruyorlar: AB gelecekte savaş yürütecek kapasiteye sahip olacak mı? Yeterince tank ve uçak inşa edebilecek mi? Ve eğer yapabilirse, zorunlu askerlik uygulamasını yeniden başlatabilecek mi? Ve eğer yaparsa, üniforma giyecek yeterli sayıda asker olacak mı?

Savaş kışkırtıcılığının yapıldığı Avrupa’da en çok tartışılan konular biri de “zorunlu askerlik”. Profesyonel orduların bugün savunma ihtiyaçlarını karşılamadığı düşüncesi yaygın. Gazeteci Pierre Duval observateurcontinental.fr sitesindeki “Avrupa: Askerler ve gençler ordulardan kaçıyor” başlıklı yazısında “AB ülkelerindeki gençlerin ezici bir çoğunlukla savaşlara, artan askeri harcamalara ve yurt dışındaki askeri operasyonlara karşı olduğunu gösteren” son anketlere dikkat çekiyor.

AVRUPA SİLAHLANMASI ABD’YE BAĞIMLI

Birinci Trump döneminde ABD ile birçok konuda ayrışan ve çatışan Avrupalı küreselci liderler, Biden döneminde silah ithalatını neredeyse ikiye katlamıştı. ABD’nin Ukrayna bataklığına sürüklediği Avrupa ülkeleri 2020-2024 döneminde silah ithalatını 2015-2019 dönemine kıyasla yüzde 105 oranında artmıştır. Bu silahların yüzde 64'ü Amerika Birleşik Devletleri tarafından tedarik edilmiştir. Fransa Başbakanı François Bayrou 5 Mart’a Senatoda yaptığı konuşmada “Avrupa Birliği'nin silahlarının üçte ikisi ABD'den satın alınıyor.” itirafında bulundu.

Görüldüğü gibi Avrupalılar savunma sanayinde büyük ölçüde ABD’ye bağlıdır. Hızla silahlanma kararı veren Avrupa’nın kısa bir sürede silahlanmanın alt yapısını oluşturması, var olanı yenilemesi ve üretime geçmesi zaman alacaktır. Hollanda Savunma Bakanı Ruben Brekelmans, “ABD güvenilir bir müttefik olmaya devam ediyor. ABD olmadan güvenliğimizi garanti edemeyiz. Birlikte çalışmamız gereken gerçek budur.” diyor. Macaristan ve İtalyan Başbakanları Orban ve Meloni’i ise savaş yanlısı küreselci liderlere karşı olduklarını defalarca açıkladı.

Meloni İtalyan Parlamentosunda yaptığı konuşmada “Avrupa'nın kendini donatması doğrudur, ancak bunu NATO olmadan, yetmiş beş yıldır güvenliği garanti eden Avrupa-Atlantik çerçevesi dışında tek başına yapabileceğini düşünmek en iyi ihtimalle saflık, en kötü ihtimalle de çılgınlıktır.” dedi.

Avrupa geçmişte ABD’ye tavır alamaması ve NATO’sun saldırılarında yer almasının bedelini ödüyor. Fransa De Gaulle’ün bağımsızlıkçı çizgisini devam ettirseydi bugün Rusya ile ilişkileri iyi olan Avrasya dostu bir ülke olurdu. Fakat Sarkozy ile başlayan Hollande ile devam eden ve bugün Macron ile izlenen Atlantikçi, küreselci çizgiyle çöküşün eşiğine geldi. Sürece bir göz atalım:

GERİLEYEN ABD VE AB İLERLEYEN ASYA

Avrasya dergisi Genel Yayın Müdürü İtalyan Tiberio Graziani, 16 Mart 2009 tarihinde, Russia Today gazetesine verdiği röportajda NATO’nun Doğu Avrupa’ya genişlemesini şöyle değerlendiriyordu: “Bu genişleme 1989’da Berlin duvarının yıkılmasından sonra başladı. Bu tarihten itibaren ABD tüm gezegeni kontrol etme kararını verdi. Gaz ve petrol kaynaklarının yoğun olduğu Rusya ve Orta Asya’ya ilerlemek için Avrupa’yı bir köprü olarak belirledi... ABD’nin bir süper güç olma dönemi sona ermiştir. Artık bunu anlamalıdır. Günümüzde, jeopolitik alanda ABD ile birlikte Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin, Şili, Bolivya ve Venezüella gibi Latin Amerika ve Asya ülkelerinden oluşan çok kutuplu bir dünyayla karşı karşıyayız.” Graziani, daha 16 yıl önce ABD’nin yenildiğini, yeni bir dünyanın doğduğunu ifade ediyor ve çok kutupluluğa vurgu yapıyordu.

DE GAULLE’CÜ ÇİZGİ ABD’YE MESAFELİYDİ

2000’li yılların ortalarında hazırlığı başlanan ve 2008’de yürürlüğe giren Fransa’nın bir çeşit “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” olan Beyaz Kitap kısmen De Gaulle’cü geleneğin izlerini taşıyordu; bu geleneğin son temsilcisi Jacques Chirac cumhurbaşkanıydı. Chirac, 2003’de ABD’nin Irak işgaline karşı Rusya ve Almanya ile birlikte hareket etmişti. ABD-İngiltere ittifakına karşı Fransa, Almanya ve Rusya ittifakını savunuyordu. Bir Paris-Berlin-Moskova ekseni oluşmuştu. Bu ittifakın aktörleri Chirac, Schröder ve Putin’di.

De Gaulle, İkinci Dünya Savaşı sonrası iktidarda kaldığı süre içinde hep ABD’ye mesafeli bir çizgi izledi. Ulusal Lider Avrupa projesini şöyle açıklıyordu: “Ben diyorum ki Avrupa, Fransız ve Almanlar arasında inşa edilmelidir. Daha sonra da (...) Rusya ile birlikte bütün Avrupa’yı inşa etmek için Rusya’ya yönelebiliriz. Bunu denemeliyiz (...) İşte benim gerçek Avrupa programım.”

2008 Beyaz Kitap’ında Chirac’ın ABD’ye mesafeli ve Avrasya’ya yakın duran çizgisinin etkileri vardı: Batı gerileme içine girmişti, Asya dünyanın yeni çekim merkezi olmuştu, Rusya ile barışın, kıta güvenliği ve dünya barışı için önem taşıdığı vurgulanmaktaydı.

SARKOZY İLE NATO’YA YENİDEN GİRİŞ VE ATLANTİKÇİ SÜREÇ

Mayıs 2007’de Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesi De Gaulle’cü gelenekten kopuşu ifade ediyordu. Zira seçim sloganı “Kopuş”tu (Rupture). Fransa, De Gaulle’ün 1966’da terk ettiği NATO’nun askeri kanadına 2009’da Sarkozy ile birlikte yeniden girdi. Sarkozy, “NATO’nun stratejisini yeniden ele almanın zamanı gelmiştir.” diyerek “NATO’yu Avrupalılaştırmak”tan söz ediyordu.

Sosyal Demokrat François Hollande’ın 2012’de Cumhurbaşkanı seçilmesi ile Fransa Sarkozy’den daha Atlantikçi bir çizgiye girdi. Beyaz Kitap 2013’te yeniden yazıldı. Dünyada yaşanan saflaşmanın ABD ve AB ile Asya arasında olduğu tespiti yapılıyor, Çin’i gerilimin ve çatışmanın merkezi ilan ediliyor ve Fransa ve AB’nin savunması NATO’ya teslim ediliyordu.

Bugün aynı çizgiyi devam ettiren Macron ve Avrupalı kafadarları ABD’ye (Trump çizgisine) karşı Avrupa’yı bağımsızlaştırmak ve NATO’yu Avrupalılaştırmaktan bahsediyor/aydınlık

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM