Ayetullah Seyyid Yasin el-Musavi, Riyad’da gerçekleşen
Körfez Arap ülkeleri ve Trump zirvesine ilişkin yaptığı açıklamada, Bağdat’ın
Arap liderlerini ağırlamaya hazırlandığı sırada bu zirvenin, Bağdat’taki
zirvenin etkisini azaltmak amacıyla düzenlendiğini belirtti.
Musavi, emperyalist tehditlere karşı uyarıda bulunarak,
ulusal bağımsızlığın korunması, İslam ve Arap birliğinin önemine vurgu yaptı ve
Yemen savaşına değinerek bu ülke halkının direnişini, halkların iradesinin
küresel güçler karşısındaki zaferinin sembolü olarak tanımladı.
Şöyle dedi: "Yemenliler, ABD’nin topyekûn saldırısına
karşı seksen günden fazla direnerek tüm silahlı tehditlere rağmen ayakta
kaldılar."
Musavi, ABD Başkanı Trump’ın açıklamalarına atıfta
bulunarak, Trump’ın açıkça Ensarullah güçlerinin büyük baskılara rağmen eşi
benzeri görülmemiş bir direniş gösterdiğini söylediğini hatırlattı ve bunu,
halkların kararlılığı karşısında askeri araçların yenilgisinin açık bir itirafı
olarak değerlendirdi.
Bu mücadeleci Iraklı alim ayrıca şunları ekledi:
"İnancına bağlı kalan bir milleti hiçbir güç yenemez. Samimi direniş,
zaferin yoludur."
Bağdat Cuma İmamı, Bağdat’taki Arap zirvesine de değinerek,
bu toplantıyı İslam ve Arap ülkeleri arasında bir yakınlaşma fırsatı olarak
gördüğünü belirtti ve şunu vurguladı: "Birlik, Yüce Allah’ın arzusudur ve
Kur’an öğretilerine dayanır."
Ayrıca zirvede dile getirilen bazı sloganlara, özellikle
“Bağdat, Harun Reşid’in başkenti” söylemine eleştiride bulunarak şöyle dedi:
"Bu slogan ne Irak’ın kimliğini temsil eder ne de olumlu bir çağrışım
taşır. Aksine, zulüm ve yolsuzlukla dolu bir dönemi hatırlatır. Neden Irak’ı
Ali’nin (a.s.) başkenti olarak ilan etmiyoruz? Tüm Müslümanların saygı duyduğu
bir şahsiyettir."
Musavi, Bağdat Havalimanı yolundaki şehit resimlerinin
kaldırılmasını aşağılayıcı bir hareket olarak nitelendirdi ve şöyle dedi:
"Şehitlerimizin fedakarlığı olmasaydı, bugün Bağdat’ta DEAŞ bayrağı
dalgalanıyor olurdu ve halkımız teröristlerin elinde esir durumunda
olurdu."
Necef’teki tanınmış ilim adamlarından biri olarak Musavi,
Trump’ın bölgeye yaptığı ziyaretle Bağdat zirvesinin aynı döneme denk gelmesini
Irak’ın rolünü etkisizleştirmek amacıyla yapılan hesaplı bir girişim olarak
değerlendirdi. Ve şunları ekledi: "Bağdat, Arap liderlerini ağırlamaya
hazırlanırken, Riyad’daki zirve açıkça Bağdat toplantısını gölgelemeye
çalıştı."
Irak’ın dış politikasını, özellikle Türkiye’nin ulusal
egemenliği ihlaline karşı sessiz kalmasını eleştiren Musavi, "Türkiye,
Irak topraklarına 100 kilometreden fazla girmiş ve askeri üsler kurmuştur. Irak
hükümetinden en küçük bir tepki bile gelmemiştir. Bu sessizlik kabul
edilemez" dedi.
Musavi, komşu ülkelerle diyaloğun gerekli olduğunu
belirterek, bu diyaloğun güç ve bağımsızlık temelinde yürütülmesi gerektiğini,
zayıflık ve teslimiyet pozisyonundan değil, diye konuştu.
Suriye'deki geçici yönetimin başı olduğu iddia edilen Ahmed
el-Şer’a’nın (Culani) Trump ile yaptığı tartışmalı görüşmeye de değinen Musavi,
bu görüşmeyi Suriye halkının haklarının hiçe sayılması ve tam bir teslimiyet
göstergesi olarak nitelendirdi. Bu görüşmenin, ABD’nin Ortadoğu siyasetine
hükmettiğinin fiili bir teyidi olduğunu ve Arap dünyasının Siyonist rejim
karşısındaki yenilgisinin dolaylı bir itirafı olduğunu söyledi.
Musavi, ABD politikalarına tamamen güvenilmemesi gerektiğini
vurguladı ve şöyle dedi: "ABD, verdiği sözlere sadık kalan bir ülke
değildir. İran nükleer anlaşması konusunda verdiği sözleri tutmadığı gibi,
Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması meselesinde de sadece sonsuz
şartlar ileri sürecektir. Obama döneminden bu yana İran’a yönelik yaptırımlar,
nükleer anlaşmaya rağmen devam etmektedir ve hiçbir açılım
sağlanmamıştır."