Esad’ın devrilmesinden sonra kurulan terör örgütü Şara
yönetiminde Suriye’nin bölünmeyeceğine dair iklim değişti. Daha önce Şam
yönetimiyle görüşmesinde milli orduya katılacağını açıklayan SDG, PKK’nın silah
bırakması ve Süveyda’da yaşananlar sonrası fikir değiştirdi. Paris’te
Türkiye’siz kurulan barış masasında özerklik talebinde bulunarak silah
bırakmayacağını ilan etti. Şam yönetimi ise Süveyda’yı İsrail destekli
Dürzilere bıraktı. Masada çizilen bölünmüş Suriye haritası Ankara’da endişe
yarattı.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom
Barrack’ın ev sahipliğinde Paris’te düzenlenen toplantıya; İsrail’den Stratejik
İşler Bakanı, terörist Şam yönetiminden Dışişleri Bakanı ve SDG’den Mazlum Abdi
katıldı. Türkiye’nin yer almadığı görüşmelerden beklenen barış haberi
gelmezken, alınan kararlar bölünmüş Suriye endişesi yarattı. Toplantıda daha
önce Şam yönetimiyle masaya oturan ve milli orduya katılacağını açıklayan SDG,
silahsızlanmayı kesin bir dille reddederek özerk bir yönetim istediklerini
söyleyince görüşmeler çıkmaza girdi.
Görüşmelerin ardından ilk somut adım Süveyda bölgesinden
atıldı. ABD gözetiminde varılan mutabakatla, Şam yönetimi bölgenin kontrolünü
İsrail destekli Dürzi milislere bıraktı. Süveyda fiilen Şam’dan ayrılırken,
bölge haritasındaki sessiz değişiklik kaygıya yol açtı. Ortaya çıkan tablo SDG
kontrolündeki doğu bölgeleriyle Süveyda arasında düşünülen ‘Davut Koridoru’
planlarını hatırlattı. Ankara bölünmüş Suriye’ye karşı olduğunu sürekli dile
getirmiş ve ‘gerekirse müdahale ederiz’ diyerek Şam yönetimine desteğini
açıklamıştı.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması yönündeki anlaşma
sonrası Alevilerle, Dürzilerle çatışmalar oldu. SDG Şara’nın o kadar güçlü
olmadığı kanısına kapıldı. Bunu fırsat bilip zorla kabul ettiği silah bırakma
mutabakatından da yan çizmek istiyor. Tabii bir de İsrail faktörü devreye
girdi. İsrail, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. En önemli faktör de
o.
Orta Doğu’daki dengeleri derinden etkileyen Suriye krizinde
diplomatik yollar bir kez daha tıkandı. Paris’te yapılan ve büyük umutlarla
takip edilen zirvede, ABD, İsrail, Şam yönetimi ve SDG temsilcilerinin bir
araya gelmesiyle barış ihtimali doğsa da sonuç hüsran oldu. Görüşmelerin
ardından gelen haberler, Suriye’nin fiilen bölünmesine dair endişeleri
pekiştirdi.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın ev
sahipliğinde düzenlenen toplantıya; İsrail’den Stratejik İşler Bakanı Ron
Dermer, Şam yönetiminden Dışişleri Bakanı Asad Hasan El Şeybani ve SDG lideri
Mazlum Abdi katıldı. Ancak toplantı sonunda SDG’nin silahsızlanmayı kesin bir
dille reddetmesi ve Şam’la arasında süren özerklik anlaşmazlığı, masayı çıkmaza
soktu. Toplantı sonrası açıklama yapan Barrack, “Amaç diyalog ve tansiyonu
düşürmekti, bunu başardık” diyerek görüşmeleri olumlamaya çalıştı. Ancak
sahadaki gelişmeler, diplomatik dille örtülemeyecek kadar net: Suriye’de fiili
parçalanma süreci hız kazandı.
Görüşmelerin ardından en somut gelişme, güneydeki Süveyda
bölgesinden geldi. ABD gözetiminde varılan mutabakatla, Şam yönetimi bölgeden
tamamen çekilmeyi kabul etti. Yerini İsrail destekli Dürzi milisler aldı.
Ayrıca kurulacak yerel konseyler, altyapı ve kamu hizmetlerini üstlenecek.
Böylece Süveyda, fiilen Şam’dan ayrılmış oldu.
Siyonist İsrail ve Suriye arasında yapılan bu uzlaşıda
Birleşmiş Milletler kuruluşlarının girişine izin verilirken, Suriye devlet
kurumlarının bölgeye girişi yasaklandı. Anlaşmanın denetimi ise tamamen ABD
kontrolünde olacak. İnsan hakları ihlallerini araştıracak bir komite de
oluşturuldu.
Bu gelişme, SDG’nin kontrolündeki doğu bölgeleriyle Süveyda
arasında bir bağlantı kurulması ihtimalini gündeme taşıdı. ‘Davut Koridoru’
adıyla anılan bu planın, İsrail’in desteğiyle Dürzi ve Kürt bölgeleri arasında
askeri ve lojistik bir hat oluşturması öngörülüyor. İsrail destekçisi Dürzi
lider Hikmet El Hicri’nin önerisini SDG’nin değerlendirmeye aldığı bildirildi.
Tüm bu gelişmeler, Ankara’nın ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü’
politikasını derinden sarsıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz
günlerde El Salvador’da yaptığı açıklamada, “Suriye’nin parçalanması halinde
askeri müdahale gündeme gelir” demişti. Bu açıklamaya ek olarak, Suriye
hükümetinin Türkiye’den askeri destek talebinde bulunduğu ve Ankara’nın bu
talebi olumlu karşıladığı açıklandı. Gözler şimdi, Türkiye’nin sınır ötesi
olası bir askeri operasyonuna çevrilmiş durumda.
Süveyda’dan sonra Kuneytra ve Dera bölgelerinin de
silahsızlandırıldığı, yerel güvenlik yapılarının kurulacağı gelen bilgiler
arasında. Bu gelişmeler, Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG’nin, güneyinde ise Dürzi
grupların fiilen kendi yönetimlerini kurduğu bir yapıyı işaret ediyor.
Diplomaside barış arayışları boşa çıkarken, Suriye sahasında yeni bir haritanın
sessizce çizilmekte olduğu görülüyor. Türkiye içinse bu süreç, sadece sınır
güvenliğiyle ilgili değil; bölgesel güç dengeleri açısından da kritik bir
döneme işaret ediyor.
Suriye’nin bölünmesini işaret eden gelişmeleri KARAR’a
değerlendiren Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş, “İlk anlaşmayı da ABD’nin
baskısıyla imzaladılar. Görüşmeleri de bir helikopterle götürüp ABD üssünde
müzakere ettiklerine ilişkin haberler çıkmıştı. Suriye’nin toprak bütünlüğünün
sağlanması yönünde o anlaşmadan sonra birtakım gelişmeler oldu. Alevilerle olan
çatışmalar oldu, Dürzilerin çatışmaları oldu. Yani Şara’nın o kadar güçlü
olmadığı kanısına kapıldı SDG. Yani bunu fırsat bilip zorla kabul ettiği silah
bırakma ve orduya katılmaktan da yan çizmek istiyor. Ama burada Amerika’nın
sağlam durması lazım,” dedi.
İsrail faktörünün de devreye girdiğini belirten Göğüş, “O
anlaşmadan sonra İsrail’in Şara’ya açıktan resmen müdahalesi, Suriye’nin toprak
bütünlüğünü tehdit ediyor. En önemli faktör de o. O bakımdan zor günler
bekliyor Suriye’yi,” ifadesini kullandı.
SDG’nin İsrail’in davranışlarından cesaret aldığını da
belirten Emekli Büyükelçi, İsrail’in doğrudan Türkiye’yi karşısına
alamayacağını ifade etti. Süveyda’dan Şam’ın tamamen çekilmesinin, Suriye’nin
toprak bütünlüğü açısından olumlu bir gelişme olmadığını vurguladı/karar