Şam’daki kaynaklar, Alevilerin özellikle maruz kaldıkları
katliamlardan sonra Şam’daki rejimle birlikte yaşamanın olanağının ortadan
kalktığını söylüyorlar. Şam, Mezze mahallesinde saklandığı villada yakalanan
eski ordu mensubu Abu Muhammed Teysir “Sünni” bir subaydı. Birçok sorgudan ve
infazdan sorumlu olduğu iddia ediliyor. Haber sosyal medyada paylaşılınca Şam,
Mezze sokaklarında kutlama yapanlar “K.s ıht elaleviye-Alevilerin kız kardeşlerinin
a.na” sloganlarıyla yürüdüler. Suriye’de ikinci büyük nüfusu oluşturan Aleviler
Suriye’nin bu atmosferinde yaşamayı kabul etmeyecekler. Maruz kaldıkları
katliamın şokunu da atlatan Alevilerin “kendi kaderlerini tayin etme hakkı”
dışında Şam’daki rejimin kendilerine bir seçenek bırakmadığına inanıyorlar.
‘İYİ NİYET TAŞLARINI TAHRİP ETTİLER’
Bununla birlikte herhangi bir mezhep ismi kullanmadan, özerk
bir bölge talebinde bulunanlar, “Esad ve eski yönetimini hiçbir şekilde tasvip
etmediklerini, Esad düştükten sonra yeni otorite ile inşa edilen tüm iyi niyet
taşlarının ve iletişimin Şam’daki rejim tarafından tahrip edildiğini, Şam’daki
rejimin vatandaşını koruyamadığını, katliamlara katılan mücrimlerin
cezalandırılmadığını, vaat edilen tutuklamaların yapılmadığını, can ve mal
güvenliğinin mevcut olmadığını, bu şartlarda yaşayan bir halkın kendisini
savunma ve kendi idaresini inşa etme hakkına sahip olduğunu” iddia ediyorlar.
Şam’daki rejimin değişmesi halinde çevre bölgeleri misali
Alevi bölgelerin de Suriye’nin merkezi devletine tabi ve bağlı olacağını ancak
o vakte kadar Kürt, Dürzi ve laik Arap Sünni halk gibi kendi varlığını korumaya
imkân sağlayan mahalli ve harici tüm araçları seferber edeceklerini beyan
ediyorlar.
Buna mukabil, El-Şara rejimi ve Suriye Savunma Bakanlığına
yakın kaynaklar, “Esad ordusu mensuplarının” kendi devletçiklerini veya yerel
yönetimlerini inşa eden Kürt, Arap Sünni ve Dürzi örgütleri misali bazı Alevi
örgütlerin merkezi otoriteden bağımsız siyasi, ekonomik ve mahalli polis
teşkilatı hedefiyle Suriye sahil bölgesinde benzer bir yönetim amacı
güttüklerini iddia ediyor. “İç acı olmayan” genel durumundan istifade ederek
Alevi nüfusun kalabalık olduğu bölgelerde kendi bayrağına sahip, zaman içinde
devlete dönüşecek bir Alevi kimlikli siyasi bir otorite amaçladıkları
söyleniyor. Alevi bölgelerin ama özellikle Suriye sahil bölgesinin Şam
yönetiminden kopması halinde Şam’daki rejimin bir hafta ayakta duramayacağını
ve çökeceğini bildiklerinden tüm askeri imkanlarıyla bunu önlemeye çalışacaklarını,
ancak ülkenin bölünmüş ve harap durumunu nazari dikkate aldığımızda El-Şara
rejiminin Suriye’nin bütünlüğünü koruyamayacağını iddia ediyorlar.
AKDENİZ’İN İNCİSİ
Mevcut rejimin İngiltere, İsrail ve ABD ilişkileri “pekiyi”
derecede. Türkiye ile münasebetleri de “iyi” derecede. Dört ülkenin de en çok
ilgilendiği bölgelerin başında Suriye sahil bölgesi gelmektedir. Şüphesiz ki
Suriye’nin tümü stratejik ehemmiyettedir. Bu parçalardan herhangi birinin
koparılması Suriye’yi topal ördek ve hatta ayakları ve kanatları olmayan ördek
yapar. Burada Şam merkez devlet olmadan da yaşamını müreffeh sürdürebilecek
nadide parça Suriye sahil bölgesidir. Maden zengini dağları, bereketli ovaları,
sık ormanları, doğalgazı, petrolü muhteşem kıyıları ve adaları, Lübnan, Kıbrıs
ve Türkiye’ye sıfır noktada olması, bu bölgeyi Akdeniz’in incisi yapmaktadır.
TÜRKİYE KAYITSIZ KALAMAZ
Bu bölgede Alevi bir devletin inşa edilmesinin özellikle
Alevi kardeşlerimizin yoğun bir nüfus oluşturdukları Hatay, Adana ve Mersin
bölgesi ile Lübnan’ın Trablus-Şam bölgesini birinci dereceden ilgilendireceği
aşikârdır. Bu sebeple Türkiye’nin bu bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalması
düşünülemez. AK Parti hükümetini başından itibaren uyardık. Suriye’de “Sünni
mezhepçi ve Sünni Türkmen” bir tutum takınmak yerine, kendisinin de diline
pelesenk yaptığı Suriye’nin toprak ve millet bütünlüğü için Alevilere,
Dürzilere, Hristiyanlara, Kürtlere, Türkmenlere ve laik Sünnilere, bağnaz-yobaz
tekfiri “Sünni” olmayan Sünnilere açıktan sahip çıkmasının, El-Şara rejimi
üzerindeki etkisini kullanarak yabancı savaşçıların tasfiye edilmesi için
kararlı olması gerektiğinin altını çizdik.
Ama ve lakin yüzlerce Alevi katlediliyor, insanların
mülklerine çökülüyor, yargısız infazlar artıyor. Gözaltına alınan yüzlerce
Suriyelinin akıbeti bilinmiyor. Daha nice hukuksuzluk sürerken hükümetin,
medyasının bir protestosu, eleştirisi, baş sağlığı mesajı olmadı ve müdahale
ederek bu katliamları yapanlardan hesap sorulmazsa cezai yaptırım uygularım
denmedi. Aksine halen Suriye için pembe tablolar sunuluyor. Hani etraf ateş
çemberi ve yanarken aynada saçını tarayan misali Suriye’deki rejimi aklamak ve
pazarlamakla meşgulüz. Hâlbuki propagandasına soyundukları El-Şara rejimi
Suriye’yi İsrail, İngiltere ve ABD ile paylaşmaya, yönetmeye, tüm şartlarına
uygun tanzim etmeye hazır. Yeter ki kendisini iktidarda tutsunlar.
İSRAİL, İNGİLTERE VE ABD İLE DOST OLMAK İSTİYOR
Birkaç gün önce ABD’den gelen kongre üyelerinin Suriye
ziyareti evlere şenlikti. Suriye’nin yemeklerine, özellikle kendilerine bedava
sunulmasından mütevellit, bayılmışlar. Gördü görmedi görünce bayıldı misali,
Suriye çok güzel bir ülkeymiş. İnsanları çok latifmiş. Tarihi çok zenginmiş.
El-Şara aslında çok kibarmış. Onları çok iyi ağırlamış. El-Şara İsrail,
İngiltere ve ABD ile dost olmak niyetindeymiş. Kongre üyesi Marlin Stultzman
El-Şara için “İsrail ile normalleşmeye hazır. Abraham Antlaşmasına katılmak ve
İsrail ile dost olmak istiyor.” diyor. Ancak Mr. Şara’nın bir arzusu varmış;
“Suriye tek parça kalsın, abluka ve ambargolar kaldırılsın ve üniter devlet
yapısı korunsun” istiyormuş.
Şara benzer garantileri geçen hafta İngiltere’ye vermişti;
Londra somut adımlar attı; Suriye Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ve
İstihbaratını yaptırım listesinden çıkarmışlar. Şara, İngiltere ne istediyse
nasıl verdiyse İsrail ve ABD’nin de tüm şartlarını kabul etmeye hazır. Bu
çerçevede Suriye Savunma Bakanı Abu Kasra İsrail Savunma Bakanlığından İfikhay
Adrai ile Kunaytra’da (Golan Bölgesi) bir araya gelmiş. Bu esnada Sveyda merkezli
Dürzi otoritesi mahalli devlet kurumları inşa etmiş. Fırat’ın Doğusunda YPG-SDG
devlet gibi davranıyor. Genel af ilan ediyor. Vergi topluyor, gözaltına alıyor,
yasalar yapıyor ve herkesin bunlara uygun yaşamasını sağlıyor.
ABD, İngiltere, İsrail, Türkiye, Rusya, İran, Irak, Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE), Esad’ın eski ordu ve bürokrasi mensupları herkes Ahmet
Şara ile iletişim halinde. Rusya, Kazakistan, Mısır, BAE, Suudi hanedanlığı,
Bahreyn, Moritanya’dan sonra Ürdün’de Müslüman Kardeşler’in terör ve faaliyetleri
yasaklı örgüt listesine almış. “Suriye Şeytan Üçgeninde” işi en zor ülke
Türkiye. Acaba Esad kucağımıza pimi çekilmiş bir Suriye bombası mı bıraktı
gitti düşünmüyor değiliz.
Mehmet Yuva