Bu konferanstan iki gün önce İslam İnkılabı Rehberi Uzmanlar
Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıda, liderliğin İslami sistemin sapmasını ve
tersine dönmesini önlemedeki rolü hakkında şunları söyledi: ‘Hizbullah
liderlerinin iftihar dolu geçmişine bakıldığında, özellikle de Şehit Seyyid
Hasan Nasrallah'ın bu 32 yıllık liderliği sırasında, onun davranış ve
hayatındaki diğer unsurlardan daha çok öne çıkan şey, bu aziz Seyyid'in
toplumun tevhid yolunda ilerlemesi ve sapmasını önleme konusunda liderlik
pozisyonundaki tutum ve davranışlarıdır.
İmam Hamanei bu toplantıda, Kur'an-ı Kerim'in geriye dönmeyi
bir tehlike olarak nitelendirdiği sayısız uyarı ve ikazları hakkında şunları
söyledi: ‘Allah Kur'an-ı Kerim'de, eğer kâfirlere itaat ederseniz, sapkınlığa
uğrayacağınız veya kâfirlerin sizi imandan sonra yeniden küfre döndüreceği
konusunda tehdit etmektedir.'
Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın bu otuz yılda yaptığı
işlere bakıldığında, onun Siyonist küfür cephesine karşı mücadelede hiç geri
adım atmadığı görülüyor.
1990'lı yıllarda henüz oluşum aşamalarını yaşayan Hizbullah,
kuruluşunun ilk birkaç yılında bazı ihtilaflar nedeniyle yürütme konseyinde
değişiklik yapmak zorunda kaldı ve Subhi Tafili’nin görevden alınması ve Şehit
Seyyid Abbas Musevi'nin bir yıl liderlik yapılmasıyla yeni bir dönem başlamıştı
ve Siyonistlerin 18 yıllık işgalin ardından 2000 yılında güney Lübnan'dan
aşağılayıcı bir şekilde geri çekildiği o günden bu yana, böylesi bir güce sahip
olmasına rağmen Siyonist rejim için Lübnan topraklarının ele geçirilmesi
ulaşılmaz bir hayal haline geldi. 2006'daki 33 gün süren savaş, Hizbullah'ın
kalesinin kuşatılamaz olduğunu kanıtladı ve bundan sonra geriye dönüş, geçmişe
dönüş, yani Lübnan'ın yeniden işgali mümkün olmayacaktır.
32 yıllık aralıksız mücadele, Seyyid Hasan Nasrallah'ı,
Müslümanların Dini Lideri İmam Hamanei’nin çizgisinde bir “Mektep İnşa Eden”
bir lider haline getirdi. Öyle ki, Suriye eski Savunma Bakanı ve Arap
dünyasında tanınmış bir isim olan Korgeneral Mustafa Talas şöyle diyor:
"Nasrallah, onurlu ve sağlam bir duruşla, net ve kararlı bir sesle
kürsünün arkasında durduğunda, aşağılanmayı ve yenilgiyi reddettiği bir konuşma
yaptığında onu pür dikkat dinliyor ve ona gıpta ediyorum. Onun çehresine
baktığımda, yedinci semaya çıkan ve yıldızları birbiri ardına toplayan bir
çehre gördüm. Onun iradesi o kadar güçlü ve kırılmaz ki, bu iradede ne uzlaşma
ne de esneklik var..."
Şehit Nasrallah'ın bu imajı, pîrî ve üstadı Seyyid Ali Hamanei'in
ona aşıladığı ve 30 yıldan fazla bir süre boyunca onu eğittiği Kur'an'daki
kararlılıktan kaynaklanmaktadır.
Peki direniş liderimizin özellikleri neydi ki, bugün onun
gidişiyle onu bir birey olarak değil, şimdiki ve gelecek nesillerin ders alması
ve eğitilmesi gereken bir mektep olarak ele almamız gerekiyor:
1- Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın ilk özelliği, direnişin
ana kaynağı olan İran ile yakın ilişkisi ve Veliyyi Fakih'e olan bağlılığıydı.
İmam Hamanei’ye duyulan bu bağlılık, itaat ve gönülden inanç, Hizbullah
komutanları ve bizzat Seyyid Hasan Nasrallah için o kadar önemli ve gerekliydi
ki, İmam Hamanei’den "Velayetin Kalesi" olarak bahsetmektedir ve
Hizbullah'ın Yürütme Konseyi Başkanı Seyyid Haşim Safiyuddin'e İmam Hamanei’nin
emirleri veya direktifleri karşısında tutumunun ne olduğu sorulduğunda şu
cevabı veriyor: "İmam'ım (İmam Hamanei) huzuruna vardığımızda, Velayat
kalesine girdik, bu yüzden Velayat kalesinden ayrılmamaya ve İmama Hamanei’nin
talimatlarına aykırı herhangi bir hareket yapmamaya karar verdik."
“Peki bir şeyin İmam Hamanei’nin görüşüne uyup uymadığını
nasıl anlıyorsunuz?” diye sorulduğunda şu yanıtı verdi: "Eğer bir konuda
Rehberin bir açıklaması varsa mutlaka harekete geçeriz ve eğer onun bir konuya
karşı olduğunu biliyorsak harekete geçmeyiz."
Bir konuda Veliiyi Fakih'in görüşü hakkında ihtilaf
yaşadığınızda ne yaparsınız?" diye sorulduğunda da şu yanıtı verdi:
"İlk uçakla Tahran'a gider ve doğrudan Veliyyi Fakih'in görüşünü
alırız."
Seyyid Hasan Nasrallah ve Şehid Süleymani'nin İmam
Hamanei’nin yolundan gitme konusundaki tutumları ne kadar da birbirine
benziyor.
Şehit Süleymani Mektebinde Veliyyi Fakih, toplum fertlerinin
dikkat etmesi gereken değişmez ve sabit ilkelerden biridir. Öyle ki, bu aziz
şehit vasiyetinde İran halkına hitaben şöyle buyurmaktadır: “Usule ve temel
ilkelere riayet edin. Usul yani Veliyyi Fakih’tir, özellikle bu bilge, hekim, mazlum,
dinde, fıkhta, tasavvufta, ilimde takva sahibi olan aziz İmam Hamanei’yi
canınızın en azizi olarak bilin ve görün. Ona hürmet ve saygıyı mukaddesata
hürmet ve saygı olarak bilin.”
Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah da bugün İmam Hamanei ile parlayan
Veliyyi Fakih’i “Velayetin Kalesi”
olarak ve “İslam Dünyasının Sağlam Kalesi” olarak görmektedir.
2-Velayette erimenin ölçüsü, bu tutum ve davranışlarla
ölçülebilir; bir yanda velayette erime sloganı atıp diğer yanda herhangi bir
konuda İmam Hamanei’nin görüşünü bildikleri halde bunun tam tersini yapanların
davranışlarına göre değil.
İran parlamentonun bazı oturumlarında bir plan veya yasa
tasarısının oya sunulduğunu ve bazı muhalif temsilcilerin İmam Humeyni’nin veya
İmam Hamanei’nin görüşüne aykırı olarak o plan veya yasa tasarısını
onayladığını açıkladıklarını gördük. Bazı dönemlerde meclis başkanları da
koltuklarından kalkıp o planın veya tasarının onaylandığını açıklar veya İnkılabın
İmamlarının görüşlerini görmezden gelerek şöyle derlerdi; Milletvekilleri oy kullansın,
biz İmam’ın (r.a) ya da İmam Hamanei’nin fikrini alacağız. Bu tutum ve
davranışın neresi Veliyyi Fakih’e tabi olmakla uyuşuyor. Şehit Nasrallah ve
Şehit Süleymani’nin yöntemleri “Mektep İnşa Ediyor” ve buna aykırı davranışlar “Mektebi
Yakıyor”.
3-Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın ikinci özelliği
cesaretti. Onun cesareti, kararlılığı ve korkusuzluğu hem dostların hem de
düşmanların dilindeydi. Yıllarca en kritik ve tehlikeli koşullarda, onu
öldürmek için hiçbir çabadan kaçınmayan en acımasız düşmanla en yakın durumda
savaştı. O her zaman şehit olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı ve Siyonist rejimin,
geçtiğimiz yıl direniş komutanlarının şehadetiyle Gazze'deki vahşi
davranışlarını zirveye ulaştırdığı bir dönemde Şehit Nasrallah’a bölgedeki
durumun tehlikeli olduğu, hedef tahtasında olduğu ve Siyonistlerin öncelikli
hedefi olduğu ve bölgeyi terk etmesi önerildiğinde, “Burada kalacağım” dedi. Seyyid
Nasrallah birçok kez şöyle demişti: “Eğer öldürülürsem ve yakılırsam ve bu hikâye
binlerce kez tekrarlansa bile ben yine de İmam'ın ve İslam İnkılabının yolunda
durmaya devam edeceğim.”
4- Şehit Seyyid Nasrallah’ın öne çıkan bir diğer özelliği de
akılcılığı ve direnişidir. Şehit Seyyid Hasan Nasrallah çok sabırlı, cesaret ve
akıl doluydu ve yiğitlik, cesaret ve risk alma ve devrimci ruhun bileşimindeki bu
sabır Seyyid Nasrallah’ın hayatının her anında görülüyordu ve akıl, hikmet ve
basiret onu bereketli kılmıştı.
5-Sonuç olarak şu söylenebilir; Velayet bağlılık, yüce
gönüllülük, sabır, cesaret ve inkılabı ve cihadi bir ruha sahip olmak, hikmet,
akılcılık, bilgi ve basiret, düşmanı tanımak, krizlerde liderlik ve yönetim
gücü, dünyanın beyhude işlerine kayıtsızlık, Lübnan’ın azınlık toplumunda
ulusal dayanışma oluşturma konusunda özel yetenek, askeri konularda yaratıcılık
ve inisiyatif sahibi olmak, küresel düşünüp medeni bir yaklaşıma sahip olmak, çekim
ve itim gücü, yorulmak bilmezlik ve Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın daha başka
onlarca seçkin özelliği ondan sadece Batı Asya coğrafyasına değil, her çağda ve
dünyanın her coğrafyasına, bugünün ve yarının nesli için “Mektep İnşa Eden” bir
şahsiyet sunmuştur ve zaman da bunu kanıtlayacaktır.
Hasan Raşvend