The Times muhabiri Amal Helles, İsrail'in Gazze'ye yönelik
saldırıları nedeniyle önce ailesiyle birlikte yerinden edildi, ardından onlarca
kişiyle paylaşmak zorunda kaldığı tehlike altındaki evlerde yaşantısını
sürdürdü.
2024 yılının Aralık ayında biri 7, diğeri 6 yaşındaki iki
çocuğuyla birlikte önce Mısır'a sonra kazandığı bursla Hollanda'ya taşındı.
Arkasında çok şey bırakmak zorunda kaldı: Eşi, annesi, babası, kardeşleri,
arkadaşları, ülkesi...
Bağlantılar kopsa da sinyaller kesilse de bir şekilde
yakınlarıyla iletişimi sürdüren Helles, Gazze'deki günlük yaşantıyı
oradakilerden, İsrail'in açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'de
yaşayanlardan edindiği bilgiler doğrultusunda The Times'ta kaleme aldı.
Helles'in annesini nasıl ilk başta tanıyamadığının, küçük
kardeşinin bir torba un alabilmek için neler yaşadığının, yaklaşık 490 TL'ye
satılan bir adet kabağın nasıl 10 kişiye pay edildiğinin, yeni ortaya çıkan
banknot tamirciliğinin, özlemlerin ve daha nicesinin kısa hikayesi...
İsrail'in altyapılara yönelik saldırıları nedeniyle
Gazze'deki en büyük sorunlardan biri de iletişim. Amal Helles de günlerce süren
başarısız denemelerin ardından bağlantı kopsa da, görüntü bulanık olsa da,
sonunda annesiyle görüntülü görüşme fırsatı yakalayabildiğini aktarıyor:
"Bağlantı koptu, görüntü bulanıktı, ama sonra yüzü
belirdi ve donup kaldım. Bir an onu tanıyamadım. Annem olduğunu anlamam birkaç
saniyemi aldı. Yüzü değişmişti. Tanıdığım güçlü, sıcakkanlı, sakin kadın artık
zayıf ve yabancı görünüyordu; teni solgun, gözleri çöküktü. Bir zamanlar berrak
ve kendinden emin olan sesi, hırıltılı ve gergin bir hal almıştı.
'Kırışıklıklarıma bak' dedi, zorla gülümseyip yanaklarındaki
deriyi çekiştirerek. 'Bu savaşta yaşlandım.' 'Hâlâ tanıdığım en güzel kadınsın'
dedim. 'Cilt bakımı sırrın ne?' Şöyle cevap verdi: 'Günlerdir doğru düzgün
yemek yemiyoruz."
Amal Helles'in ailesi, Gazze'nin merkezindeki Han Yunus'tan
İsrail'in "güvenli bölge" ilan ettiği, ancak ne güvenliğin ne de
yiyeceğin olduğu dar ve aşırı kalabalık bir deniz kenarı şeridi olan El
Mevasi'ye kaçan çok sayıda kişinin arasında yer alıyor.
Ailesinin de El Mevasi'deki diğer herkes gibi çadırda
yaşadığını belirten Helles, ailesinin yaşam koşullarını şu ifadelerle
aktarıyor:
"Annem Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Yüksek
Komiserliği (UNRWA) Gazze Eğitim Merkezi'nde müdürdü. Babam Filistin
Üniversitesi'nde halkla ilişkiler alanında çalışıyordu. Bugünlerde açlığı
bastırmak için suyu kaynatıp içine bulabildikleri her türlü yiyeceği
koyuyorlar. Şanslılarsa mercimek ve pirinçle besleniyorlar. Bazen mercimeği
öğütüp ekmek yapıyorlar.
18 yaşındaki küçük kardeşim Muhammed, üniversitenin ikinci
yılında olmalıydı. Oysa o, bir torba un alabilmek için saatlerce kuyrukta
bekliyor. Sadece hava saldırıları yüzünden değil, her seferinde evden
çıktığında endişeleniyorum: Genç erkeklerin bıçaklanarak öldürüldüğü, unlarının
çalındığı veya yiyecek kuyruklarındaki kaosun ortasında ezildiklerine dair
hikayeler bolca var.
Savaşın en kötü evresi bu. Sadece bombalamalar durmadığı
için değil - gökyüzü İsrail'in hava saldırılarıyla neredeyse sürekli uğulduyor
- aynı zamanda insanlar yavaş yavaş öldüğü için de . Açlık, füzeler gibi çığlık
atmıyor. Manşetlerde parlamıyor. Sessizce öldürüyor."
The Times muhabiri olan Helles, 2024 yılının Aralık ayında
eşi ve biri 7, diğeri 6 yaşındaki iki çocuğuyla birlikte Han Yunus'taki
evlerinden kaçmak zorunda kalmış. "Ayrılmak istemiyordum. Çocuklara defalarca
'Yakında döneceğiz' diyordum. Ama bir türlü dönemedik" diyen Helles, Han
Yunus'taki yaşantısını şöyle aktarıyor:
"Evimiz zaten bir sığınma evine dönüşmüştü. Annem,
babam, kardeşlerim ve çocukları binamıza sığınmıştı. Kocamın ailesi birinci
katta yaşıyordu. Biz üst kattaydık. O evde yaklaşık 100 kişiyi barındırıyorduk.
Aralık 2023'te saldırılar yoğunlaşınca, ailem Han Yunus
Eğitim Merkezi'ne taşındı ve orada tek bir odaya tıkıştırıldık. Çocuklarımızı
Refah'a götürdüm ve orada 17 kişiyle birlikte bir bodrum katında yaşamaya
başladık. Akan su veya tuvalet yoktu, elektrik ise hiç yoktu.
Ardından, Ocak ayında, güvenli olduğunu düşündüğümüz Tel el
Sultan mahallesinde, yanımızdaki bir daireye İsrail hava saldırısı düzenlendi.
Çoğu çocuk olmak üzere 11 kişi öldü. O gece çocuklarımla birlikte tekrar
kaçtım, bu sefer Doğu Refah'taki kız kardeşimin evine.
Hatta o bölge İsrail'in dijital haritalarında kırmızıyla
işaretlenmişti, yani hedef alınabilecek bir yerdi. Ama başka seçeneğimiz yoktu.
Sonunda The Times, benim ve çocuklarım için bir tahliye ayarlamamıza yardımcı
oldu. Kocam geride kalmak zorundaydı. 25 Temmuz Cuma günü, evlilik
yıldönümümüzdü; ayrı geçirdiğimiz ikinci yıl. Keşke her şeyden çok yanımızda
olabilseydi."
Çocuklarıyla birlikte Mısır'da geçirdiği 7 ayın ardından
Hollanda Beşeri ve Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Enstitüsü'nden burs
kazanan Helles, burs sayesinde Amsterdam'a taşındı ve gazetecilik çalışmalarına
devam ediyor. "Ailemin aksine, burada barınak, sıcaklık ve yiyecek
bulabiliyorum" diyen Helles, ailesinden edindiği bilgiler doğrultusunda
Gazze'deki günlük yaşama dair şu bilgileri veriyor:
"Elektriksiz bir ülkede yaşadıkları için onlarla
iletişim kurmak zor olabilir. Gazze'de güneş panellerine erişimi olan bazı
kişiler, internet şifresi ve görüntülü görüşmeye yetecek kadar güçlü sinyal
için ücret talep ediyor. Kocam NBC'de gazeteci olarak çalışıyor ve Han Yunus'ta
yaşıyor. Açlığın insanların birbirlerine bakışını değiştirdiğini söylüyor.
'Daha uzun süre bakıyoruz' dedi. 'Bazen bir zamanlar tanıdığımız yüzleri
tanıyamıyoruz. Savaş ve açlık onları yeniden şekillendirdi.'
Annem ise yakın zamanda pişirecek bir şeyler bulmak umuduyla
pazara gittiğini anlatıyor. 40 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 490 TL)
karşılığında sadece bir kabakla geri dönmüş. Onunla 10 kişiyi doyurması
gerekiyormuş. Bana bir kilo unu hamur haline getirmeye nasıl çalıştığını, yakıt
olarak kullanabileceği bir şey bulmak için saatler harcadığını (tahta
parçaları, karton, tutuşabilecek herhangi bir şey) ve sonunda kişi başı bir
tane olmak üzere 12 somun ekmek pişirmeyi nasıl başardığını anlattı.
Teyzem bir gün açlıktan bayıldı ve hastaneye kaldırılıp
glikoz serumuyla beslenmek zorunda kaldı. Sıkı bir diyete ihtiyacı olan diyabet
hastası amcam ise şu anda sürekli risk altında.
Kız kardeşim Riham da dört kez yerinden edildikten sonra eşi
ve çocuklarıyla birlikte El Mevasi'de bir çadırda yaşıyor. Kocası günlerini
yardım kamyonlarının geçebileceği ana yolun yakınında bekleyerek geçiriyor. Her
gün saatlerce bekledikten sonra, Çarşamba gecesi 25 kiloluk bir un çuvalıyla
geri dönmüş.
Riham bana neşeli bir mesaj gönderdi; sadece sonunda yiyecek
buldukları için değil, kocasının sağ salim döndüğü için de. Çocukları onu, eve
nadir bir hazine getirmiş gibi karşıladı. Aile o gece çadırlarının dışında geç
saatlere kadar yemek pişirdi. Fırın veya gaz olmadığı için insanlar, moloz ve
odun parçalarından yapılmış bu tür açık ateşlere güveniyor. 'Ama çoğu gece
onlara verebildiğim tek şey çorba' dedi Riham. 'Aç uyuyup aynı şekilde
uyanıyorlar.'"
Bölgede ciddi bir nakit krizi yaşandığını belirten Helles,
"Birçok dükkan ve satıcı, yıpranmış ve yırtılmış oldukları için artık banknot
kabul etmiyor. İsrail, savaş başladığından beri Gazze'ye yeni para girmesine
izin vermediği için, kalan banknotların çoğu kullanılamayacak kadar
hasarlı" diyor.
Bu durumun Gazze'de yeni bir işin ortaya çıkmasına neden
olduğunu aktarıyor Helles: Banknot tamirciliği. Helles, "Eski banknotları
'lamine etmek' için bir ücret alıyorlar, bu da onları kullanılabilir durumda
tutmak anlamına geliyor" diyor.
ATM'lerin çoktan bozulduğunu bildiren Helles, şöyle devam
ediyor:
"Bu yüzden 'nakit komisyoncuları', insanların
bankalardaki kendi paralarına erişmelerine yardımcı olmak için yüksek
komisyonlar alıyor. Annem yakın zamanda bir bankacılık uygulaması aracılığıyla
onlara 1000 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 12 bin TL) ödedi. Kendisine sadece
600 şekel (Günümüz kuruyla yaklaşık 7 bin TL) nakit verildi."
İnsanların takasa yöneldiğini söyleyen Helles,
"Arkadaşlarımdan birkaçı artık temel ihtiyaç maddelerini takas etmek için
Facebook gruplarını kullanıyor: Bir torba mercimek karşılığında bir torba
pirinç veya şeker karşılığında un" diyor.
Helles, ailesinden edindiği bilgiler ışığında temel gıda
malzemelerinin ortalama fiyatlarını da şöyle aktarıyor:
Bir kutu bakla: 25 şekel (Yaklaşık 294 TL)
Bir kilo mercimek: 60 şekel (Yaklaşık 710 TL)
Domates ve salatalığın kilosu: 100 şekel (Yaklaşık 1090 TL)
Soğanın kilosu: 120 şekel (Yaklaşık 1440 TL)
Helles ortalama fiyatları aktarıyor ancak bu malzemelere
ulaşımın çok zor olduğunu da belirtiyor.
"Una gelince, altın değerinde: 'Savaştan önce bir kilo
un 3 şekelden (Yaklaşık 25 TL) fazla değildi' dedi kız kardeşim" diyen
Helles, şimdi eğer bulunabilirse 25 kiloluk bir un çuvalının ortalama 2 bin
şekele (Yaklaşık 24 bin TL) satıldığını belirtiyor.
Yani kaba bir hesaplamayla saldırılardan önce 882 TL'ye
satılan 25 kilo unun fiyatı yaklaşık 27 kat arttı.
"Artık Gazze'den uzakta, Hollanda'da yaşıyorum"
diyen Helles, hissettiklerini şöyle anlatıyor:
"Ama açlık asla uzakta değil. Telefon görüşmelerimde,
her gün duyduğum şu sözlerde: 'Açız... yiyecek yok... ölmeyi bekliyoruz.'
Gittiğimden beri, dolu bir tabağın ne kadar ağır
gelebileceğini öğrendim. Yemeklere bakıp yüzler görüyorum: kocam, annem, babam,
yeğenlerimin yüzleri. Günde sadece bir kez yiyorum, oruç tuttuğum için değil,
onlar hiçbir şey yemediğinde ben de yemeye dayanamıyorum.
Ve açlığın ötesinde, korku da var. Kocam hâlâ orada, hâlâ
belgeliyor, hâlâ hayatta kalmaya çalışıyor. Sayamayacağım kadar çok kez ölüme
yaklaştı. Günlerimiz kısa mesajlar, istikrarsız sinyaller ve sürekli bir
korkuyla geçiyor.
İnsanlar güvende olduğumu söylüyor. Ama sevdikleriniz
güvende olmadığında, güvende olmak bambaşka bir his. Gazze'de değilim. Ama
Gazze yaptığım her şeyde var. Ailem iyi beslenip tehlikeden uzak olana kadar
kendimi asla tam hissedemeyeceğim."/sol