Haziran 2006'da düzenlenen St. Petersburg Uluslararası
Ekonomi Forumu'nda Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in bir araya gelmesiyle
kurulan BRICS, 2010'da Güney Afrika'nın da katılmasıyla "BRICS"
haline geldi. Uzmanlar, özellikle kalabalık nüfus, güçlü sanayi ve zengin
enerji kaynaklarıyla dünyanın önde gelen ülkelerini bünyesinde barındıran
BRICS'in dünya düzeninde alternatif bir güç merkezi olma yolunda hızla
ilerlediğini belirtiyor.
Birliğin gündeminde ise son dönemde yeni ortak bir ödeme
platformu, yeni bir rezerv para ve dolarsızlaşma süreçleri son dönemde giderek
daha fazla ön plana çıkarken, Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap
Emirlikleri'nin de bu yıl katılmasıyla daha da genişleyen birliğe 34 ülke daha
katılım başvurusu yaptı. Son olarak Türkiye'nin de BRICS'e yönelik ilgisi
tekrar gündeme gelirken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin
Sarayı'nda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmede, Türkiye'nin de
BRICS'e yönelik gösterdiği ilgiden memnuniyet duyduğunu belirtti. Putin,
"Bu Birlik ülkeleriyle birlikte olma isteğini mutlaka her şekilde
destekleyeceğiz." ifadesini kullandı.
BRICS
Türkiye'nin, çalışmalarını yakından takip ettiği ve önemli
zirvelerine de katılım gösterdiği BRICS'e katılması halinde birliğe kritik
alanlarda fayda sağlayabileceği ifade ediliyor. Uzmanlar, Avrupa, Kuzey Afrika,
Asya ve Orta Doğu bölgelerinin kritik kesişim noktasında bulunan Türkiye'nin
stratejik konumunun BRICS'in jeopolitik önemini artıracağını, söz konusu
bölgelerdeki nüfuzunu güçlendireceğini belirtiyor.
Güçlü sanayisi ve pazar yapısıyla dünyanın önde gelen
gelişen ekonomilerinden Türkiye'nin, BRICS'in ekonomik gücüne ve ticaret
hacmine de katkı sağlayacağı öngörülürken, güçlü imalat sektörüyle Birlik üyesi
ülkeleri bu alanda destekleyebileceğine işaret ediliyor. Türkiye'nin olası
BRICS üyeliğinin, birliğin pazar büyüklüğünü ve ticaret hacmini genişletmesi,
üye ülkeler arasında yatırım, ticaret ve ekonomik işbirliği için yeni fırsatlar
yaratması da bekleniyor.
Özellikle altyapı geliştirme konusundaki uzmanlığıyla
Türkiye, BRICS'in kritik altyapı açıklarını giderme ve bölgeler arasında
ekonomik bağlantıları kolaylaştırma çabalarında da tamamlayıcı bir rol
oynayabilir. Olası BRICS üyeliğinin Türkiye için de önemli avantajlar
sağlayabileceğine işaret ediliyor. Uzmanlar, BRICS üyeliğinin, Türkiye'ye
dünyanın en büyük gelişen pazarlarından bazılarını içeren geniş ve dinamik bir
ekonomik bloka daha faza erişim fırsatı sağlayabileceğini, bunun da Türk
ihracatçılar için avantajlar yaratabileceğini belirtiyor. BRICS genişlemesiyle
tahminlere göre, küresel ekonominin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor.
Uluslararası ekonomi örgütleri
Dünya ekonomisini idare etmeye ve düzenlemeye yardımcı olmak
için kurulan hükümetler arası kuruluşlar olarak tanımlanan uluslararası ekonomi
örgütleri, ülkeler arasındaki her türlü konuda bilgi alışverişini sağlamak ve
böylece dünya düzenini dengede tutmayı hedefliyor. Uluslararası ekonomi
kuruluşları, üye ülkeler arasında ekonomik, ticari, siyasi teknik ve kültürel
konularda işbirliğinin karşılıklı çıkar sağlama amacıyla faaliyete geçti.
Ekonomik işbirliği kurumları, ülkeler arasında ticaret ve yatırımı teşvik
etmek, ekonomik kalkınmayı desteklemek ve küresel mali istikrarı korumak gibi
çeşitli görevler üstleniyor. Örgütler, üye ülkelerle diğer ülkeler veya
kuruluşlarla karşılıklı işbirliği çerçevesinde faaliyetlerini düzenli bir
şekilde sürdürüyor.
OECD
38 gelişmiş ekonominin bir araya gelerek oluşturduğu
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bu alanda öne çıkan kurumlar
arasında yer alıyor. Paris merkezli 1961'de kurulan OECD'nin amacı, ekonomik
büyüme ve istikrarı teşvik etmek, ticaret, yatırım, girişimcilik, teknoloji ve
kalkınma alanlarında işbirliği yoluyla refahı artırmak, hükümetlere yoksullukla
mücadelede yardımcı olmak için politikalar geliştirmek olarak tanımlanıyor.
Ekonomik trendleri analiz etmek ve tahminlerde bulunmak,
ülkeler arasında en iyi uygulamaları paylaşmak, ekonomik kalkınmayı teşvik
edecek politikalar geliştirmek, eğitim, sağlık ve çevre gibi alanlarda veri
toplamak ve analiziyle küresel zorluklara çözümler bulmak için uluslararası
işbirliğini teşvik etmek kurumun faaliyetlerinin ana çerçevesini oluşturuyor.
ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık,
Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda,
Kanada, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Türkiye, Yunanistan, Japonya, Finlandiya,
Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Çekya, Macaristan, Polonya, Güney Kore,
Slovakya, Şili, Estonya, Slovenya, İsrail, Letonya, Litvanya, Kolombiya, Kosta
Rika, OECD üyeleri durumunda. OECD'nin kuruluşundan bu yana üyesi olan Türkiye,
kurumun birçok komitesine ve çalışma grubunda aktif olarak faaliyet gösteriyor.
G20
G20, dünyanın en büyük 19 ekonomisi ve Avrupa Birliği'nden
(AB) oluşan bir uluslararası platform konumunda yer alıyor. Üye ülkeler,
Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan,
Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika,
Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve ABD olarak sıralanıyor.
G20 ülkeleri dünya nüfusunun yaklaşık 3'te 2'sini ve küresel
ekonominin yüzde 85'ini temsil ediyor. Platformun daimi bir sekretaryası
bulunmuyor. G-20 toplantılarının sonuçları tüm üye ülkelerin ortaklaşa
hazırladıkları bildirilerle duyuruluyor. G20, küresel ekonomiyi yönetmede ve
uluslararası mali istikrarı korumada önemli bir rol oynuyor. G20 liderleri,
yılda bir kez bir araya gelerek küresel ekonomiyi etkileyen önemli konularda
görüş alışverişinde bulunup ortak politikalar geliştiriyor.
G20, küresel ekonomiyi güçlendirmek ve sürdürülebilir
kalkınmayı teşvik etmek, ticaret engellerini ortadan kaldırmak ve ticaret
sistemini geliştirmek, finansal sistemin istikrarını korumak ve finansal
krizleri önlemek, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve sera gazı emisyonlarını,
yoksulluğu azaltmak ve kalkınmayı teşvik etmek için çalışmalar yapıyor.
Türkiye, 1999'dan bu yana G20'ye katılıyor. G20'de aktif bir rol oynayan
Türkiye, ve küresel ekonomiyi etkileyen önemli konularda kendi görüşlerini
diğer ülkelerle paylaşıyor.
G7
G7, dünyanın en gelişmiş 7 ekonomisinin bir araya geldiği
bir forum konumunda bulunuyor. Bu ülkeler, ABD, Almanya, Birleşik Krallık,
Fransa, İtalya, Japonya, Kanada olarak sıralanıyor. AB de G7'de temsil
ediliyor. G7 ülkeleri, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu temsil etmesine
karşın küresel gelirin yüzde 40'ını kontrol ediyor. 1975'te kurulan G7, küresel
ekonomiyi yönetmede ve uluslararası mali istikrarı korumada önemli bir rol
oynuyor. G7 liderleri, yılda bir kez bir araya gelerek küresel ekonomiyi
etkileyen önemli konularda görüş alışverişinde bulunup, ortak politikalar
geliştiriyor.
Platformun faaliyet alanları, küresel ekonomiyi güçlendirmek
ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek, ticaret engellerini ortadan
kaldırmak ve ticaret sistemini geliştirmek, finansal sistemin istikrarını
korumak ve finansal krizleri önlemek, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve
sera gazı emisyonlarını, yoksulluğu azaltmak ve kalkınmayı teşvik etmek olarak
sıralanıyor. G7 sert eleştirilerle de karşılaşıyor. G7'nin sadece 7 ülkeyi
temsil etmesi ve bu ülkelerin çoğunun gelişmiş ekonomi olması, yapının küresel
ekonomiyi temsil etmede yeterince kapsayıcı olmadığı yönündeki iddialara yol
açıyor.
Ayrıca, G7'nin karar alma sürecinin şeffaf ve demokratik olmadığı ve büyük ekonomilerin küçük ekonomilere göre daha fazla güce sahip olduğu savunuluyor. G7'nin aldığı kararların her zaman uygulanabilir olmadığı ve küresel sorunlara çözüm bulmada yeterince etkili olmadığı da eleştiriler arasında yer alıyor. Türkiye, G7 üyesi olmamasına rağmen sıklıkla G7 Liderler Zirvesi'ne konuk olarak davet ediliyor.
AEB
Avrasya Ekonomik Birliği (AEB), 2014'te Belarus, Kazakistan
ve Rusya arasında imzalanan bir antlaşmayla kurulan siyasi ve ekonomik yapı
konumunda yer alıyor. Zaman içinde Ermenistan ve Kırgızistan'ın da katıldığı
Birlik, üye ülkeler arasında gümrük birliği, tek pazar, serbest dolaşım ve
uyumlu mevzuat oluşturarak ekonomik entegrasyonu sağlamayı hedefliyor.
AEB, ayrıca üye ülkeler arasında siyasi işbirliğini
geliştirmeyi, yatırımı teşvik etmeyi ve ortak dış politika oluşturmayı da
amaçlıyor. Avrasya bölgesinde önemli bir ekonomik ve siyasi güç olan AEB, bazı
ciddi sınamalar da yaşıyor. Birlik üyesi ülkeler arasında önemli ekonomik
farklılıklar bulunuyor ve bu da daha gelişmiş entegrasyonu zorlaştırıyor. Üye
ülkeler arasında siyasi farklılıklar da Birliğin ortak politikalar belirlemesinde
sorun çıkarıyor. Türkiye, AEB'ye resmi olarak üye olmasa da Birlik ile yakın
ilişkiler sürdürüyor. AEB ülkeleriyle ticaret ve yatırım ilişkilerini
geliştiren Türkiye, Birliğin bazı komitelerine ve çalışma gruplarına gözlemci
statüsünde katılıyor.
BDT
Bağımsız Devletler Topluluğu da (BDT) 1991'de, Sovyetler
Birliği yönetimi altında bulunan ülkelerin tarihi ve kültürel bağlarını
korumak, ekonomik ve siyasi işbirliğini geliştirmek ve ortak güvenlik, savunma
alanlarında işbirliğinin devamı amacıyla kuruldu. Azerbaycan, Belarus,
Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Rusya ve
Tacikistan'ın üye olduğu BDT, Avrasya bölgesinde barış ve istikrarı korumada
önemli bir rol oynuyor/milligazete